Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Eski Roma'da Patricii-Pleb Mücadelesi

Pleblerin Kutsal Dağa (Mons Sacer) çıkışını gösteren bir çalışma, Bartolomeo Barloccini (Public Domain) Krallıkla yönetildiği dönemden (MÖ. 753 - MÖ. 509) başlayarak cumhuriyet boyunca (MÖ. 509 - MÖ. 27) Roma'nın siyasi ve sosyal yapısı içerisinde iki sınıf ön plana çıkmaktaydı. Bunlara patricii ve pleb deniyordu. Patriciiler soylu ve zengin ailelere mensup kişilerden oluşuyor ve Roma'daki bütün idari makamları ellerinde tutuyorlardı. Plebler ise ticaret ve zanaat ile uğraşan kesimdi ve siyasi hakları yoktu. Genellikle Pleb denilince bunların fakir oldukları düşünülür; ancak pleblerin hepsi fakir değildi, aralarında zengin olanları da vardı. Ayrıca Roma toplumu sadece bu iki sınıftan oluşmuyordu. Mesela patriciilerin yanaşmaları olan ve cliens olarak adlandırılan köylüler ne patricii ne de pleblere dahildiler. Clienslerin efendileri olan patriciilere, patronus deniyordu. Cliensler toplumsal sınıflandırmada pleblerin altında kölelerin (servi) ise üstündelerdi. Sınıflandırmada en

Pygmalion ve Galatea'nın Hikayesi

Pygmalion ve Galatea, ressam Jean-Leon Gerome (Public Domain) Kıbrıs kralı olan Pygmalion aynı zamanda çok yetenekli bir heykeltraştı. Anlatılanlara göre bazı yerel fahişelerden tiksindiği için bütün kadınlara olan ilgisini kaybetmiş ve onları hor görmeye başlamıştı. Bir daha onlarla birlikte olmamaya yemin etmiş, kendisini yalnızca işine adamıştı. Nam salmış bir heykeltraş olan Pygmalion mermer ve fildişinden ustaişi eserler yapıyordu. Kadınlara hayranlık duymaktan kaçınsa da zihninde ideal bir kadının nasıl olması gerektiğine dair düşünceler taşıyordu. Bu nedenle birbirinden güzel kadın heykelleri yapmaktaydı. Bir keresinde fildişinden öyle güzel bir kadın heykeli yaptı ki, bu heykele kendisi de aşık oldu. Belki de etten kemikten kadınlarda gördüğü kusurları bu heykelde düzeltmeye çalışmış ve zihninde yarattığı ideal figürü karşısında görünce ona aşık olmaktan kendini alıkoyamamıştı. Özene bezene yaptığı bu güzel heykele Galatea adını verdi ve ona büyük bir sevgiyle bağlandı. Sanki k

Plataia ve Mykale Savaşları

Plataia Savaşı, ressam John Steeple Davis (Public Domain) MÖ. 480'deki Salamis yenilgisinden sonra I. Kserkses Asya'ya dönmüştü, ancak Yunanlar için tehlike henüz geçmiş değildi; zira kral, komutanı Mardonios'u Yunanları egemenlik altına alması için Yunanistan'da bırakmıştı. Mardonios MÖ. 480 - 479 kışını geçirmek üzere Teselya'da kamp kurmuştu ve harekete geçmek için baharın gelmesini bekliyordu.  Mardonios savaşmadan evvel Atinalılarla diplomatik yollarla uzlaşmak niyetindeydi. Atinalıları kendi tarafına çekerek Hellen Birliği'nde bir çatlak meydana getirmek ve bir anlamda ünlü "böl ve yönet" taktiğini kullanmak istiyordu. Bu maksatla daha önce Pers egemenliğini tanımış Makedonya kralı I. Aleksandros'u (MÖ. 498 - 454) elçi olarak Atinalılara gönderdi. Mardonios adına konuşan Aleksandros Atinalılara Pers kralının kendilerine müttefiklik teklif ettiğini, topraklarını geri vereceğini, ayrıca bunlara yenilerini de ekleyeceğini ve yıkılan tapınakların

Eski Yunan'da Kent Devleti (Polis) ve Özellikleri

Atina akropolisi, A.Savin (Public Domain) Polis (çoğul poleis) eski Yunan siyasal ve sosyal yaşamının en karakteristik örgütleniş biçimidir ve esasen eski Yunan'a özgü bir kavramdır. Kent devleti ise modern bir yakıştırmadır. Kent devleti Mezopotamya'da Erken Tunç Çağı'ndan bu yana örneklerini gördüğümüz eski bir siyasi oluşumdur. Kısacası kent devleti bir kent ve onun etrafındaki toprakları kapsayan belirli bir alandır ve bu alan bir bütün halinde bir siyasi birimdir. Yunanlar bu düzene "polis" adını vermişlerdir. Politika kelimesi de buradan gelmektedir. Polisin siyasi ve toplumsal yapısı doğu krallıklarındaki kentlerden farklıydı. Doğu kentlerinde iktidar gücünü tanrıdan aldığını iddia eden veya buna inanan ve doğrudan tanrı sayılan krallara aitti. Kral veya Firavun denilen bu yöneticilerin yetkileri sınırsızdı ve hakimiyetleri içerisinde yer alan bütün kentler onların mutlak otoritesine tabiydiler. Yunan polislerindeki yurttaşlık (politai) kavramı ve yeri geld

Kylon'un Tiran Olma Girişimi ve Drakon Yasaları

Atina akropolisi, ressam Leo von Klenze, 1846. MÖ. 8. yüzyılın sonlarına doğru Attika'nın (Atina ve çevresini kapsayan bölge) önde gelenleri baştaki basileus'u (kral) indirip yerine arkhonlar, yani önderler denilen yöneticileri getirdiler. Yönetim biçimi monarşiden oligarşiye geçti. Aristokratlar yönetimde söz sahibi oldukları bu dönemde Atina akropolisinin 300 m kadar batısında yer alan Areopagos  Meclisinde toplanıyorlardı. Bu yeni politik düzende önceleri üç arkhon etkindi : 1-) Din ve devlet işlerinin yürütülmesinden sorumlu arkhon basileus 2-) Orduya komuta eden ve vatandaş olmayanların arasındaki davalara bakan Polemarkhos (savaş arkhonu, başkomutan) 3-) Genel idari işlerden sorumlu Arkhon. Arkhon Eponymos olarak adlandırılırdı, zira görev yaptığı yıla adını veriyordu. Meclise ve konseye başkanlık ediyor, dini olmayan davalara bakıyordu. Bunlara daha sonra thesmothetai (kanun koyucular) denilen 6 arkhon daha dahil edildi ve bunlar yönetim organını oluşturan "dokuz ar

Kronos'un Saltanatının Sonu

Oğullarından birini yiyen Saturnus (Kronos), ressam Peter Paul Rubens (1577-1640) Kronos (Eski Roma'da Saturnus) evrenin hakimi olur olmaz kardeşleri Hekatogkheirlerle (Yüz Kollu Devler) Kyklopları hemen Tartaros'a hapsetmiş, ardından da kız kardeşi Titanid Rhea (veya Reia) ile evlenmişti. Fakat herşey istediği gibi giderken hikmet ve gelecek konusunda bilgi sahibi olan Gaia ve Ouranos (annesi ve tahtından ettiği babası) çocuklarından biri tarafından tahtından indirileceğini söyleyince Kronos doğan çocuklarını birer birer yemeye başladı. Böylece Hera, Demeter, Hades, Poseidon ve Hestia'yı birbiri ardınca yuttu. Bu şekilde varlığını tehdit edebilecek tehditlerden kurtulduğunu düşünüyordu. Bütün çocuklarından yoksun kalacağını düşünen Rhea üçüncü oğlu Zeus'u gizlice doğurdu (doğum yeri ile ilgili Girit ve Arkadya olmak üzere iki farklı yer verilir) ve onu Kronos'tan sakladı. Bebeğin yerine yemesi için Kronos'a kundağa sarılı bir taş verdi. Kronos hilenin farkına v

Kronos'un Evrenin Hakimi Olması

Kronos ve çocuğu, ressam Giovanni Francesco Romanelli (Public Domain). Kronos (Eski Roma'da Saturnus olarak bilinirdi), Yer'i temsil eden Toprak Ana (Gaia) ve Gök'ün kişileştirilmiş hali Ouranos'un (Uranos) çocukları olan titanlardan biriydi. Titanların en küçüğüydü, ayrıca Zeus ve Olymposlular kuşağından önceki birinci tanrılar kuşağındandı. Ouranos'un Gaia'dan birçok çocuğu olmuştu. İkilinin beraberliğinden altı Titan ile altı Titanid, üç Kyklops ve üç Hekatogkheires (Yüz Kollu Devler) doğdu.  Bir gün Ouranos isyankar Kyklopları Ölüler Diyarı'nın yedi kat altına, kasvetli ve korkunç bir yer olan Tartaros'a kapattıktan sonra Gaia ile birlikte oldu. Bu birliktelikten Titanlar dünyaya geldi. Kyklopların hapsedildiği yer, dünyadan, yeryüzünün gökyüzüne olan mesafesi kadar uzak bir yerdi. Gaia, evlatlarının bu şekilde cezalandırılmalarına çok üzüldü ve öç almak için titanları Ouranos'a saldırmaya ikna etti. Parlak çelikten yaptığı tırpanı titanların en

Roma'yı Tehdit Eden Etrüsk Kralı Lars Porsena

  Gaius Mucius, Lars Porsena'yı etkilemek için elini ateşin içine sokuyor, ressam Peter Paul Rubens (1577-1640) Roma'dan kovulan son kral Tarquinius Superbus tahtını ele geçirebilmek için bir başka Etrüsk kökenli Lars Porsena'dan yardım istedi. Porsena MÖ. 8. yüzyılda kurulan Etrüsk kenti Clusium'un kralıydı. Clusium, Toskana bölgesinde yer alan ve bugün Chiusi olarak bilinen şehrin eski adıdır. Tarquinius'un yardımını talep ettiği Lars Porsena'nın yönettiği Clusium o sıralarda kültürel olarak ileri ve güçlü bir şehirdi. Öyle ki Padania adı verilen bir kolonisi bile vardı. Porsena kendisi gibi bir Etrüsk olan Tarquinius'un ricaları ve kralları kovmanın zamanla bir moda haline gelebileceği endişesiyle Roma üzerine yürümeyi kabul etti. Senatus Porsena'nın ordusuyla birlikte Roma'ya yaklaşmakta olduğunu haber aldığında paniğe kapıldı, zira Romalılar hem Clusium'un gücünü hem de Lars Porsena'nın şöhretini biliyorlardı. Üstelik pleblerin köleliğe

Hoplitesler

Hoplites, J. Shumate (Public Domain) Hoplites (hoplit) Yunan şehir devletlerinin (poleis) ordularında yer alan ağır zırhlı piyade birlikleri ifade ediyordu. İsmini savaşlarda taşıdığı "hoplon" adı verilen yuvarlak biçimdeki kalkanından alıyordu. MÖ. 7. yüzyılın ortalarından itibaren polis orduları gittikçe artan bir biçimde hoplites adı verilen ağır piyadelerden oluşturulmaya başlanmıştı. Hoplites phalanks (falanks) denilen ve muhtemelen Homeros'un İlias destanında betimlenen bir savaş düzeninden ortaya çıkmıştı. Klasik çağa gelindiğinde phalanks son halini aldı ve askerler bu düzende omuz omuza değecek şekilde aynı hizada duruyor, önden arkaya doğru her sıra, öndeki askerin neredeyse topuğuna basacak kadar birbirine yakın konumlanıyordu. Hoplitesin kalkanı İlias'taki kahramanların kalkanlarından farklıydı. Yuvarlak biçimli, ahşap veya sert deriden yapılmıştı ve üzeri tunçla kaplıydı. Kalkan sol kolun merkezde yer alan bir kuşağa geçirilmesiyle ve kenarına tutturulmuş

Eris'in Elması

Altın Elma Anlaşmazlığı, ressam Jacob Jordaens (1593 - 1678). Tanrılar Peleus ve Thetis'in düğünü için toplandıkları sırada herşey güzel giderken nifak tanrıçası Eris düğüne davet edilmemesine içerlediği için aralarına altın bir elma atarak bunun üç tanrıça arasından "en güzeline" layık olduğunu söyledi. Kastettiği bu üç tanrıça; Hera, Athena ve Aphrodite'teydi. Tanrıçalar arasında tartışma çıktı, ancak Zeus da dahil kimse sonucu belirlemek için aralarında bir seçim yapmak istemiyordu. İtirazların artması sonucunda Zeus bir karara vardı ve haberci tanrı Hermes'i, Hera, Athena ve Aphrodite'yi İda Dağı'na (Kaz Dağı) götürmekle görevlendirdi. Orada Troia kralı Priamos ve Hekabe'nin oğlu olan ve Aleksandros adıyla da bilinen Paris tartışmayı sonuca bağlayacaktı.  Paris Troia'nın yok olmasına neden olacağı kehaneti yüzünden henüz bebekken Priamos'un sarayından uzaklaştırılıp İda Dağı'na bırakılmış ve orada kendisini bulan çobanlar tarafından büy