Atina akropolisi, ressam Leo von Klenze, 1846. |
MÖ. 8. yüzyılın sonlarına doğru Attika'nın (Atina ve çevresini kapsayan bölge) önde gelenleri baştaki basileus'u (kral) indirip yerine arkhonlar, yani önderler denilen yöneticileri getirdiler. Yönetim biçimi monarşiden oligarşiye geçti. Aristokratlar yönetimde söz sahibi oldukları bu dönemde Atina akropolisinin 300 m kadar batısında yer alan Areopagos Meclisinde toplanıyorlardı. Bu yeni politik düzende önceleri üç arkhon etkindi :
1-) Din ve devlet işlerinin yürütülmesinden sorumlu arkhon basileus
2-) Orduya komuta eden ve vatandaş olmayanların arasındaki davalara bakan Polemarkhos (savaş arkhonu, başkomutan)
3-) Genel idari işlerden sorumlu Arkhon. Arkhon Eponymos olarak adlandırılırdı, zira görev yaptığı yıla adını veriyordu. Meclise ve konseye başkanlık ediyor, dini olmayan davalara bakıyordu.
Bunlara daha sonra thesmothetai (kanun koyucular) denilen 6 arkhon daha dahil edildi ve bunlar yönetim organını oluşturan "dokuz arkhon" haline geldi. Bu dokuz arkhon yıllık olarak zengin ve soylu (eupatridai) olan yurttaşlar arasından seçiliyordu. Aristokratlar idaresinde en önemli karar organı Areopagos Meclisi'ydi ve daha evvel arkhonluk yapmış olanlar bu meclisin doğal üyesiydiler.
MÖ. 7. yüzyıla gelindiğinde aristokrat kesim Atina'da her anlamda etkindi. Toplumsal hayatı düzenleyen yasalar adetlere, geleneklere ve göreneklere dayandırılıp aristokratların lehine yorumlanıyordu. Sözlü haldeki hukuk kuralları daha ziyade soylu sınıfın işine yarıyordu. Bu duruma ekonomik anlamdaki sıkıntılar da eklenince halkın soylulara olan hoşnutsuzluğu giderek artmaya başladı. Eupatridai denilen soylu ve varlıklı kesim fakir halkın sırtından zenginleşiyordu. Artan nüfus ve aynı zamanda Atinalıların MÖ. 8. yüzyılın ortalarında başlayan kolonizasyon hareketine katılmamaları zaten az olan toprakların paylaşımında sıkıntı yaratıyor ve soyluları koruyan bu sistem de tarıma elverişli toprakların daha az insanın elinde toplanmasına yol açıyordu.
Küçük toprak sahibi Atina vatandaşları, büyük toprak sahipleri ve sermayedarları tarafından yüksek faizle borçlandırılıyordu. Borçlu yurttaşlar borçlarını ödeyemeyince ipotek ettikleri toprakları elinden alınıp, köle olarak satılmaya başlandılar. Bu durum toplumdaki hoşnutsuzluğu ve sınıflar arası mücadeleyi arttırdı. Orta kesimi oluşturan çiftçi, tüccar ve zanaatkar kesim ise adaletin işletilmesindeki yöntemlerden rahatsızlardı. Yukarıda değinildiği üzere, yasaların din ve gelenekler öne sürülerek bir şekilde soylu tabakanın menfaatine yorumlanıyor olması ve yazılı bir hukuk sisteminin olmayışı orta tabakayı rahatsız ediyordu. Kanunların yazılı olmasını talep ediyorlardı. Tüm bunlar, hitabet yeteneğine sahip aristokrat kökenli kimi siyasetçilerin tiran olma arzularını kamçılayacak gerekli koşulları meydana getirmişti. Atina'da bu koşulları değerlendirerek tiran olmak isteyen ilk kişi yine bir aristokrat olan Kylon'du.
Kylon'un Tiran Olma Girişi
MÖ. 632 yılına gelindiğinde Kylon ismindeki olimpiyat zaferleri olan bir aristokrat, Megara tiranı ve aynı zamanda kayınpederi Theagenes'in de desteğiyle Atina'da tiran olmak istedi ve kentin akropolisini işgal etti.
Kylon kentteki oligarşik yönetimi devirmek istiyordu, fakat bu girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Destekçileriyle birlikte akropolis'te kuşatıldı. Kylon ve kardeşi kaçmayı başardı, Athena tapınağına sığınan destekçileriyse hayatlarının bağışlanması karşılığında görevli dokuz arkhona teslim olmayı kabul ettiler. Darbeciler aşağı inerken kendilerini Athena heykeline bir halatla bağladılar. Fakat halat kopunca arkhon Megakles ve yandaşları hepsini öldürdü. Kutsala sığınan insanların bu şekilde öldürülmesi tanrıça Athena'yı gücendirebileceği gerekçesiyle halkta büyük tepkiye yol açtı. Bu yüzden Megakles ve ailesi sürgüne yollandı, hatta ölmüş akrabalarının mezarlarını açıp kemiklerini Attika sınırının ötesine çıkardılar.
Megakles Atina'nın önde gelen soylu ailelerinden Alkmaionidai'lere mensuptu. Bu aileye mensup bireyler her ne kadar hadise yüzünden lanetlenip sürgün edilmiş olsalar da daha sonra tekrar geri döndüler. Kleisthenes ve Perikles gibi önemli siyasi figürler bu ailenin üyesiydiler.
Drakon Yasaları
Kylon'un tiran olma girişimi Atina'daki oligarşik yönetimi ve destekçilerini korkutmuştu. Bu girişim bir moda halini alırsa oligarşik düzenin geleceği tehlikeye girebilirdi. Bu korku sebebiyle MÖ. 621'de Drakon (kelime eski Yunancada "yılan, ejderha" anlamına geliyordu) isminde esrarengiz birisi yasakoyucu (thesmothetes) olarak görevlendirildi.
MÖ. 7. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan yönetim ve iktidar sorununa ekonomik koşullardaki sıkıntılar da eklenince Atina toplumsal-siyasal bir krize düşmüştü. Sorunların üstesinden gelmek için bazı adımların atılması gerekiyordu. Atina'nın ilk yasa koyucusu olarak kabul edilen, Atina kanunlarını ilk kez bir sisteme bağlayan ve yazılı hale getiren Drakon son derece sert olarak kabul edilen yasalarını yayınladı. Drakon esas olarak adam öldürme ve tecavüz suçlarına verilecek cezaları belirlemişti; verilecek cezalar ise oldukça ağırdı. Hafif suçlar için bile ölüm cezası verilebiliyordu. Bu nedenle Drakon için MÖ. 4. yüzyılda yaşamış Atinalı hatip Demades tarafından "yasalarını mürekkeple değil, kanla yazdı" yakıştırması yapılmıştır. Drakon kasten adam öldürme ile planlanmadan gerçekleştirilen cinayetlere verilen cezalar arasında bir fark olması gerektiğini öne süren ilk kişiydi. Buna göre kasıtlı cinayetlerin cezası ölümken, plansız gerçekleşen cinayetlerin cezası sürgün olarak belirlendi.
Drakon'un yasaları kan davalarının azalması noktasında etkisini gösterdi ve kan davaları azaldı. Ancak onun yasaları açıkça oligarşinin halkın üzerindeki gücünün ifadesiydi. Zira bu kanunlar fakir köylünün ve adalet talep eden orta sınıfın taleplerini hiçbir şekilde karşılamıyordu. Toplumsal sıkıntıların yanı sıra ekonomik sorunlar da devam ediyor, borçlarını ödeyemeyen Atinalılar aileleriyle birlikte köle olmaya devam ediyordu. Bu bağlamda Drakon'un yasalarının Atina'daki durumu daha da istikrarsızlaştırdığını söylemek mümkündür. Zamanla yukarıda bahsi geçen alt ve orta kesimin birlikte hareket etmeye başlaması ve ağır piyade hopliteslerin orta sınıfta yer almasından dolayı bunların gücünden çekinilmesi nedeniyle yeni bir yasakoyucunun varlığına ihtiyaç duyuldu. Bu durum da eski Yunan'ın en ünlü yasakoyucusu olarak bilinen Atinalı Solon'un siyaset sahnesine çıkmasını sağlamıştır.
KAYNAKLAR
Martin, T. R. (2014). Eski Yunan Tarihöncesinden Hellenistik Çağ’a, (çev. Ümit H. Yolsal), İstanbul: Say Yayınları.
Kaya, M. (2016). Ege ve Eski Yunan Tarihi I: Tarih Öncesi Çağlardan Klasik Çağa Kadar, İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları.
Pomeroy, S. B. - Burstein S. M., W. Donlan, J. T. Roberts, D. W. Tandy. (2020). Antik Yunan’ın Kısa Tarihi Siyaset, Toplum ve Kültür, (çev. Oğuz Yarlıgaş), İstanbul: Alfa Yayınları.
Tekin, O. (2008). Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İstanbul: İletişim Yayınları.
Yorumlar
Yorum Gönder