Ana içeriğe atla

Pygmalion ve Galatea


Pygmalion ve Galatea, ressam Jean-Leon Gerome (Public Domain)


Kıbrıs kralı olan Pygmalion aynı zamanda çok yetenekli bir heykeltraştı. Anlatılanlara göre bazı yerel fahişelerden tiksindiği için bütün kadınlara olan ilgisini kaybetmiş ve onları hor görmeye başlamıştı. Bir daha onlarla birlikte olmamaya yemin etmiş, kendisini yalnızca işine adamıştı.

Nam salmış bir heykeltraş olan Pygmalion mermer ve fildişinden ustaişi eserler yapıyordu. Kadınlara hayranlık duymaktan kaçınsa da zihninde ideal bir kadının nasıl olması gerektiğine dair düşünceler taşıyordu. Bu nedenle birbirinden güzel kadın heykelleri yapmaktaydı. Bir keresinde fildişinden öyle güzel bir kadın heykeli yaptı ki, bu heykele kendisi de aşık oldu. Belki de etten kemikten kadınlarda gördüğü kusurları bu heykelde düzeltmeye çalışmış ve zihninde yarattığı ideal figürü karşısında görünce ona aşık olmaktan kendini alıkoyamamıştı. Özene bezene yaptığı bu güzel heykele Galatea adını verdi ve ona büyük bir sevgiyle bağlandı. Sanki karşısındaki gerçek bir kadınmış gibi ona bir kadının çok hoşuna gidecek türden çiçekler, vücudunu saracak ipekler ve nadide mücevherler veriyordu.

Pygmalion'un sevgisi ve sahip olduğu tutku, aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite'nin dikkatinden kaçmadı. Pygmalion tanrıçanın onuruna düzenlenen bir festival sırasında Aphrodite'nin tapınağına cömert bir adak adadı ve tanrıçaya dilekte bulunduktan sonra evine döndü. Aşk tanrıçası, Pygmalion'un dileğini yanıtsız bırakmadı ve onun güzeller güzeli sevgilisi Galatea'ya hayat verdi. Pygmalion evine dönüp Galatea'yı canlı görünce büyük bir şaşkınlık ve sevinçle sevgilisine sarıldı ve ondan kraliçesi olmasını istedi. İkili kısa bir süre sonra evlendi. Fakat Pygmalion tanrıça Aphrodite'ye hediyesi için teşekkür etmeyi unutmadı. Galatea ile birlikte onun tapınağını ziyaret ederek hediyeler sundu, tanrıça da buna karşılık olarak onları aşk ve mutlulukla kutsadı.


KAYNAKLAR

Modern Kaynaklar

Baker, E. K. (2015). Antik Yunan ve Roma Hikayeleri, (çev. Onur Aydın), İstanbul: Altın Bilek Yayınları.

İnternet Siteleri

Pygmalion and Galatea, the myth of Pygmalion and Galatea (greekmyths-greekmythology.com)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski Yunan'da Kent Devleti (Polis) ve Özellikleri

Atina akropolisi, A.Savin (Public Domain) Polis (çoğul poleis) eski Yunan siyasal ve sosyal yaşamının en karakteristik örgütleniş biçimidir ve esasen eski Yunan'a özgü bir kavramdır. Kent devleti ise modern bir yakıştırmadır. Kent devleti Mezopotamya'da Erken Tunç Çağı'ndan bu yana örneklerini gördüğümüz eski bir siyasi oluşumdur. Kısacası kent devleti bir kent ve onun etrafındaki toprakları kapsayan belirli bir alandır ve bu alan bir bütün halinde bir siyasi birimdir. Yunanlar bu düzene "polis" adını vermişlerdir. Politika kelimesi de buradan gelmektedir. Polisin siyasi ve toplumsal yapısı doğu krallıklarındaki kentlerden farklıydı. Doğu kentlerinde iktidar gücünü tanrıdan aldığını iddia eden veya buna inanan ve doğrudan tanrı sayılan krallara aitti. Kral veya Firavun denilen bu yöneticilerin yetkileri sınırsızdı ve hakimiyetleri içerisinde yer alan bütün kentler onların mutlak otoritesine tabiydiler. Yunan polislerindeki yurttaşlık (politai) kavramı ve yeri geld...

Laokoon ve Oğulları Heykeli

Laokoon ve Oğulları Heykeli, Vatikan Müzeleri, Foto : M. Özveren. Laokoon heykel grubu, tanrı Apollon tarafından gönderilen yılanların Troialı rahip Laokoon ve iki oğluna bir sunakta saldırmasını konu edinmektedir. Troia Savaşı sırasında içi savaşçı dolu tahta atın şehre alınmamasını öğütleyen Laokoon ve oğulları, Troia'nın yok edilmesine karar veren tanrıların isteğine karşı geldikleri için Apollon'un gönderdiği yılanlar tarafından öldürülürler. Heykel bu mitolojik hadiseyi tasvir etmektedir. Eserde baba ve iki oğlunun dramatik hayatta kalma mücadelesi canlandırılmaktadır. Yılanların Laokoon ve oğullarının bedenlerine dolanması, karakterlerin vücutlarındaki kasılmalar ile yüzlerindeki derin acı ve korku dikkat çekmektedir. Merkezde yer alan Laokoon ve solunda acıdan bayılmak üzere olan oğlu, en sağdaki diğer oğlu tarafından çaresizce izlenmektedir. Figürlerin acı içindeki vücutları ve çaresizce kurtulma çabaları etkileyici bir biçimde yansıtılmıştır.  Romalı Gaius Secundus Pli...

Yerebatan Sarnıcı

Yerebatan Sarnıcı'ndan bir görünüm, Foto : M. Özveren. İstanbul'un görkemli Roma dönemi yapılarından biri olan ve Sultanahmet'te yer alan Yerebatan Sarnıcı, Doğu Roma imparatoru I. Iustinianus döneminde (MS. 527 - 565) kentin su ihtiyacını karşılamak için inşa edilmiştir. Yapı 140 metre uzunluğa ve 70 metre genişliğe sahiptir. Sarnıcın içerisinde her biri 9 metre yüksekliğinde olan 336 tane sütun bulunmaktadır. Sarnıç, suyun içinden yükselen ve sayısız gibi görülen bu sütunlar nedeniyle halk arasında "Yerebatan Sarayı" olarak adlandırılmıştır. Sarnıcın üzerinde daha önce bir bazilika olduğundan yapı "Bazilika Sarnıcı" olarak da isimlendirilir. Sarnıçta bulunan ve sütun kaidesi olarak kullanılan iki Medusa başı oldukça dikkat çekicidir. Roma dönemi heykel sanatının güzel birer örneği olan bu Medusa başları sarnıç içerisinde ziyaretçilerin en çok dikkatini çeken objelerdendir. Bir görüşe göre sarnıca Medusa başı konulmasının nedeni yapıyı koruma amaçlıdır....