Ana içeriğe atla

Hoplitesler


Hoplites, J. Shumate (Public Domain)


Hoplites (hoplit) Yunan şehir devletlerinin (poleis) ordularında yer alan ağır zırhlı piyade birlikleri ifade ediyordu. İsmini savaşlarda taşıdığı "hoplon" adı verilen yuvarlak biçimdeki kalkanından alıyordu. MÖ. 7. yüzyılın ortalarından itibaren polis orduları gittikçe artan bir biçimde hoplites adı verilen ağır piyadelerden oluşturulmaya başlanmıştı. Hoplites phalanks (falanks) denilen ve muhtemelen Homeros'un İlias destanında betimlenen bir savaş düzeninden ortaya çıkmıştı. Klasik çağa gelindiğinde phalanks son halini aldı ve askerler bu düzende omuz omuza değecek şekilde aynı hizada duruyor, önden arkaya doğru her sıra, öndeki askerin neredeyse topuğuna basacak kadar birbirine yakın konumlanıyordu.

Hoplitesin kalkanı İlias'taki kahramanların kalkanlarından farklıydı. Yuvarlak biçimli, ahşap veya sert deriden yapılmıştı ve üzeri tunçla kaplıydı. Kalkan sol kolun merkezde yer alan bir kuşağa geçirilmesiyle ve kenarına tutturulmuş bir kasnağın kavranmasıyla kullanılıyordu. Hoplon (veya Aspis) 30 cm çapında ve 8 kg ağırlığındaydı. Kalkanın eski Yunan'ın en iyi hoplitlerine sahip olduğu kabul edilen Sparta gibi militarist toplumlarda önemli bir yeri vardı. Bir Spartalının savaşta kalkanını kaybetmesi veya bırakması onursuzluk olarak görülürdü. Bir Spartalı annenin oğluna "ya kalkanınla dön ya da onun üzerinde" dediği bile söylenir. Hoplites kalkanın dışında düşmana uzak mesafeden saplamak için kullandığı "doru (veya dory)" denilen ve yaklaşık 2.5 m uzunluğundaki bir kargı taşırdı. Ayrıca yakın mesafe dövüşleri için de "xiphos" denilen kısa bir kılıç ve hançer taşıyordu. Vücut koruması olarak da vücudu olabildiğince kapatacak şekilde ve hepsi tunç olmak üzere bir miğfer, göğüs zırhı ve baldırlıklar takıyordu. Tüm ekipmanları yaklaşık 30 kg ağırlığındaydı ve bir hoplitesin bu ağırlığı taşıyıp, bir yandan da savabilmesi için oldukça güçlü olması gerekiyordu.

Hoplitesler phalanks düzeninde bitişik bir şekilde savaşıyorlardı. Hoplitesin kalkanı olan hoplon solundaki diğer askere koruma sağlıyordu. Böylece hoplitesler vücutlarının yarıya yakını bitişiğindeki askerin kalkanı sayesinde darbeye karşı korumalı şekilde bitişik düzende savaşabiliyorlardı. Bu yüzden phalanks önden bakılınca neredeyse tamamı kalkanlardan, miğferli kafalardan ve kargılardan oluşan bir duvar gibi görünüyordu. Hoplites muharebesi oldukça çetin geçiyordu. Phalanks genellikle aulos oyuncularının ritmik müziği eşliğinde ve bir savaş çığlığı (paean) atarak saldırıya geçiyordu. Saldırılar sekiz veya daha fazla asker derinliğinde konumlanan ve düşman hattını yarabilmek için ağırlıklarını kullanan arka safların öndekileri arkadan öne doğru ittirmesi ve öndekilerin mızrak ve kalkan vuruşları şeklinde gerçekleşiyordu. Mızrak kırıldığında, kaybolduğunda veya çok yakın bir dövüş gerektiğinde kılıçla savaşılıyordu. Savaş çarpışma neticesinde taraflardan birinin düzenini bozup geri çekilmesiyle sona eriyordu. 

Muharebeler sert ve acımasız olmakla birlikte genellikle kısa sürüyordu. Çatışmalar nadiren 1 saati aşıyordu ve kayıplar hem kazanan hem de kaybeden için nispeten az oluyor, toplamın yüzde 15'ini geçmiyordu. Düşman hattı bozulup kaçış başladığında kovalama kısa sürdüğü için katliam pek yaşanmazdı. Savaşlar genellikle yaz aylarında oluyor ve seferler uzun sürmüyordu; zira hoplitesler polislerdeki çiftçilerden oluştuğu için çiftçilerin tarlalarından ve hayvanlarından uzun süre ayrı kalmaları pek mümkün değildi.

Phalankslarda tüm vatandaşlar yer almıyordu. Hopliteslerin teçhizatını bağlı bulunduğu kent değil, bizzat hoplites olacak kişinin kendisi temin etmesi gerekiyordu. Bu sebeple bu kişi belirli bir gelir seviyesine sahip olmalıydı. Fakir yurttaşlar teçhizatların maliyetini karşılayamadıkları için hoplites olamıyorlardı. Bunun yerine hafif zırhlı birliklerde yer alıyorlardı. Hoplites kentlerdeki genellikle çiftçi ve zanaatkar nüfus arasından seçiliyordu. Zengin, aristokrat tabaka at besleyebilecek kadar varlıklı olduğu için savaşlarda süvari olarak görev yapıyordu. Hoplites orta sınıf vatandaşlardan oluşuyordu ve phalanksın içerisinde herhangi bir ayrım yoktu, herkes eşitti. 

Yunan hoplitesleri MÖ. 7 - MÖ. 4. yüzyıllar arasındaki savaşlarda oldukça etkindiler. En ünlü savaşları Perslere karşı yapılan Marathon, Thermopylai ve Plataia gibi savaşlardır. Bunun gibi meşhur muharebelerde gösterdikleri üstün başarılarla ünlendiler. Ancak buna rağmen MÖ. 4. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Makedonya kralı II. Philippos'un yeniden organize ettiği Makedon phalanksına karşı yapılan muharebelerde yenilgiler alınmasıyla birlikte eski etkinliklerini yitirdiler.


KAYNAKLAR

Modern Kaynaklar

Sacks, D. (1995). Encyclopedia of Ancient Greek World.

Pomeroy, S. B. - Burstein S. M., W. Donlan, J. T. Roberts, D. W. Tandy. (2020). Antik Yunan’ın Kısa Tarihi Siyaset, Toplum ve Kültür, (çev. Oğuz Yarlıgaş), İstanbul: Alfa Yayınları.

İnternet Siteleri

Cartwright, M. (2013, Şubat). Hoplite. World History Encyclopedia. https://www.worldhistory.org/hoplite/


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski Yunan'da Kent Devleti (Polis) ve Özellikleri

Atina akropolisi, A.Savin (Public Domain) Polis (çoğul poleis) eski Yunan siyasal ve sosyal yaşamının en karakteristik örgütleniş biçimidir ve esasen eski Yunan'a özgü bir kavramdır. Kent devleti ise modern bir yakıştırmadır. Kent devleti Mezopotamya'da Erken Tunç Çağı'ndan bu yana örneklerini gördüğümüz eski bir siyasi oluşumdur. Kısacası kent devleti bir kent ve onun etrafındaki toprakları kapsayan belirli bir alandır ve bu alan bir bütün halinde bir siyasi birimdir. Yunanlar bu düzene "polis" adını vermişlerdir. Politika kelimesi de buradan gelmektedir. Polisin siyasi ve toplumsal yapısı doğu krallıklarındaki kentlerden farklıydı. Doğu kentlerinde iktidar gücünü tanrıdan aldığını iddia eden veya buna inanan ve doğrudan tanrı sayılan krallara aitti. Kral veya Firavun denilen bu yöneticilerin yetkileri sınırsızdı ve hakimiyetleri içerisinde yer alan bütün kentler onların mutlak otoritesine tabiydiler. Yunan polislerindeki yurttaşlık (politai) kavramı ve yeri geld

Ostrakismos Nedir?

Üzerlerine isimler kazınmış çanak çömlek (ostrakon) parçaları Ostrakismos (Çanak Çömlek Mahkemesi), MÖ. 5. yüzyıl Atina'sında gerçekleştirilen bir uygulamanın ismidir. Amacı bir oylama neticesinde yeterli çoğunluğa ulaşılmasının ardından tiranlığa heveslenen kişileri sürgün etmek ve bu sayede demokrasinin varlığını sürdürmekti. Sürgün 10 yıl sürüyordu ve bu sürenin sonunda sürgüne yollanan kişi canına, mallarına veya vatandaşlığına bir zarar gelmeden Atina'ya dönebiliyordu. Oylama işlemi 500 kişiden oluşan Bule meclisi ve en yüksek idari yetkili olan 9 arkhonun gözetiminde yapılıyordu. Oy verme gizlilik usulüne dayalıydı, oy verenlerin kimliği gizli kalıyordu. Yurttaşlar tiran olmaya niyeti olduğunu düşündükleri kişilerin isimlerini ostrakon (çoğ. ostraka) denilen çanak çömlek parçaları üzerine kazıyarak yazıyorlardı. Daha sonra phylai denilen görevliler oyları topluyor, kimsenin birden fazla oy kullanmasına izin verilmiyordu. Bir kişinin ostrakismos sonucu sürgün edilebilmesi

Kassandra'nın Hikayesi

Kassandra ve Aias'ı gösteren bir Roma freski, Pompeii (Public Domain) Kassandra Troia kralı Priamos ve Hekabe'nin kızıdır. Zengin bir kralın kızı olmasına rağmen Troia'nın malum sonu nedeniyle trajik bir kişiliği vardır. En kötüsü de bilicilik yeteneğine, olacakları önceden görmesine rağmen anlattıklarına kimseyi inandıramamış olmasıdır. Yıkım göz göre göre gelir ve kendisi de bunun bir parçası olur.  Kassandra'nın bilicilik yeteneğiyle ilgili iki hikaye anlatılır. Birincisinde, Kassandra, Helenos ismindeki erkek kardeşiyle birlikte Thymbra Apollon'unun şehir dışında bulunan tapınağında düzenlenen bir şenlikten sonra anne ve babası tarafından tapınakta unutulur ve geceyi orada geçirirler. Priamos ve Hekabe ertesi sabah çocuklarını almak için döndüklerinde gördükleri manzara karşısında korkuya kapılırlar. Zira iki tane yılan çocukları sarmış, gözlerini ve kulaklarını yalamaktadır. Anne ve babayı gören yılanlar ortadan kaybolur, ancak çocuklar duyuları arındığı için i