Ana içeriğe atla

Plataia ve Mykale Savaşları


Plataia Savaşı, ressam John Steeple Davis (Public Domain)


MÖ. 480'deki Salamis yenilgisinden sonra I. Kserkses Asya'ya dönmüştü, ancak Yunanlar için tehlike henüz geçmiş değildi; zira kral, komutanı Mardonios'u Yunanları egemenlik altına alması için Yunanistan'da bırakmıştı. Mardonios MÖ. 480 - 479 kışını geçirmek üzere Teselya'da kamp kurmuştu ve harekete geçmek için baharın gelmesini bekliyordu. 

Mardonios savaşmadan evvel Atinalılarla diplomatik yollarla uzlaşmak niyetindeydi. Atinalıları kendi tarafına çekerek Hellen Birliği'nde bir çatlak meydana getirmek ve bir anlamda ünlü "böl ve yönet" taktiğini kullanmak istiyordu. Bu maksatla daha önce Pers egemenliğini tanımış Makedonya kralı I. Aleksandros'u (MÖ. 498 - 454) elçi olarak Atinalılara gönderdi. Mardonios adına konuşan Aleksandros Atinalılara Pers kralının kendilerine müttefiklik teklif ettiğini, topraklarını geri vereceğini, ayrıca bunlara yenilerini de ekleyeceğini ve yıkılan tapınaklarının yeniden inşa edileceğini söyledi. Aleksandros'un konuşmasını Spartalı elçiler de dinliyordu, ki bunu en çok Atinalılar istiyordu. Çünkü Spartalılar Atinalıların Perslerle ittifak kurma ihtimallerinden son derece korkuyorlardı. Böyle bir durum başta Peleponnessos olmak üzere tüm Hellas'ın sonu olabilirdi. Bu nedenle Mardonios'un teklifine cevaben Spartalı elçiler söz aldılar ve Atinalıları barbarlarla yapacakları ittifaka güvenemeyeceklerine inandırarak onların teklife olumsuz yanıt vermelerine neden oldular. Böylece Mardonios'un Hellen Birliği'ni zayıflatma girişimi başarısız oldu.

Diplomatik girişimin sonuçsuz kalması üzerine Mardonios ordusuyla birlikte harekete geçti ve Attika'ya girdi. Atina'yı yağmalama konusunda acele etmeyen Mardonios Atinalılara teklifini yineledi, fakat o esnada Salamis'te olan Atinalılar Pers komutanının teklifini bir kez daha reddettiler. Spartalılardan gelecek yardımı bekliyorlardı. O esnada Hyakinthos (sümbül) bayramını kutlayan Spartalılar,  Atina, Megara ve Plataia elçilerinden oluşan bir grubun yoğun ısrarları (Spartalılar savunma savaşı için Korinthos'daki İsthmos kıstağını düşünüyorlardı, ancak elçiler herkesin menfaatine uygun, ortak bir noktanın seçilmesini istiyorlardı) ve Sparta'da değer gören Tegealı Khileos'un öğütleri (oluşabilecek Atina-Pers ittifakı nedeniyle uyarıyordu) neticesinde ikna olarak kral naibi Pausanias'ı bir orduyla Attika'ya gönderdiler. Pausanias'ın yaklaşmakta olduğunu haber alan Mardonios ise artık uzlaşma umudu kalmadığını anladı. Ardından komutanın emri üzerine Pers ordusu bir kez daha Atina'yı yakıp yıktı. Mardonios ordusuyla Megara topraklarını da talan ettikten sonra müttefik Thebai kentinin bulunduğu Boiotia bölgesine gelerek Asopos Nehri üzerinde, Plataia yakınlarında kamp kurdu.


Plataia Savaşı (MÖ. Ağustos 479)


Herodotos'un aktardıklarına göre Pers ordusu 350 bin askerden (50 bini Yunan müttefikler) oluşuyordu. Ancak bu rakam Yunanların ne denli güçlü bir düşmana üstün geldiklerini göstermek için açıkça abartılmıştır. Gerçek sayının 120-130 bin civarı olduğu tahmin edilmektedir. Herodotos Yunanların sayısının ise 110 bin olduğunu söyler. Buna rağmen Hellen Birliği'nin toplam asker sayısının 38.700 olduğu düşünülmektedir. 

Bu savaşta Yunan ordusunun bel kemiğini her zaman olduğu gibi ağır zırhlı hoplitesler oluşturuyordu ve süvari birlikleri yoktu. Pers ordusunun en önemli avantajı ise düşman ağır piyadelerine vurkaç yaparak zarar verebilecek güçlü süvarileriydi. İki ordu da esasen klasik savaşa yönelik iki yaklaşımın temsilcisiydi. Persler uzun menzilli okçu saldırısı ve ardından süvari hücumunu tercih ederken, Yunanlar ise zırhlı hopliteslerden kurulu phalanks (falanks) savaş düzeninini tercih ediyorlardı. Yunan-Pers savaşlarında Persler düşmana hızla ve çok sayıda ok atarak gökyüzünde muazzam bir manzara oluştursalar da bu oklar yakın mesafeden atılmadığı için bronz zırha sahip hopliteslere karşı çok fazla etkili olamıyordu. Yakın mesafelerde ise hoplitesler, Pers piyadelerine nazaran daha sağlam bir zırh ve daha uzun bir mızrakla dövüştüklerinden daha etkiliydiler. Ayrıca Pers süvarileri engebeli arazilerde yapılan muharebelerde pek fayda sağlamıyordu ve bu nedenle Perslerin süvarilerini daha etkin kullanabilmek adına Yunanları daha düz arazilerde savaşmaya ikna etmeleri gerekiyordu.

İki taraf da savaşı başlatan tarafın kaybedeceğine dair bir kehanet yüzünden 10 gün boyunca birbirine saldırmadı ve hareketsiz kaldı. Mardonios Yunan ordusunun sağ kanadını tutan Lakedaimonluların karşısına en seçkin birliklerini yerleştirmişti. Makedonya kralı I. Aleksandros'un gizlice Atinalıları bilgilendirmesi sayesinde bu planı öğrenen Spartalı komutan Pausanias, Yunanların savaş düzeninde değişikliğe giderek sağ ve sol kanatların yerini değiştirdi. Bu değişimi korkaklık olarak değerlendiren Mardonios savaşın on birinci gününde saldırıya geçmeye karar verdi. Perslerin ok atışlarıyla başlayan savaş çok çetin geçiyordu. Persler oldukça cesur savaşıyor, Yunanların uzun mızraklarını elleriyle tutup kırabiliyorlardı. Ancak hoplitesler rakiplerine göre daha iyi teçhizatlanmış olmaları ve Mardonios'un savaş sürdüğü sırada Spartalı Arimnestos tarafından öldürülmesi nedeniyle komutanlarını yitiren Persler dağılıp kaçmaya başladılar. Bu şekilde savaşı kazanan Hellen Birliği ordusu olmuştur. Pers ordusunun kayıplarıyla ilgili Herodotos 253 bin rakamını verir, fakat bu sayı da abartıdır. Buna rağmen Kserkses'in Yunanistan'da bıraktığı ordunun önemli bir kısmı ya savaşta ya da Yunanistan'dan dönerken yok olmuştur. Yunanların savaştaki kayıplarıyla ilgili ise Herodotos 159 sayısını vermektedir (91 Spartalı, 52 Atinalı ve 16 Tegealı. Herodotos IX.70).

Plataia'daki zaferden sonra başta Spartalılar olmak üzere Yunanlar, Mardonios'un ölümüyle Thermopylai'de son ana kadar savaşıp ölen Leonidas'ın intikamını aldıklarını düşünüyorlardı. Savaş sonunda aralarında ganimet paylaşımı yaparak ganimetin 1/10'unu Delphoi'daki Apollon Tapınağı için ayırdılar. Daha sonra tanrı Apollon'a ayrılan pay ile Plataia zaferi anısına Yılanlı Sütun olarak adlandırılan eseri yaptırdılar ve sütunu Delphoi'deki Apollon Tapınağı'na diktiler. Savaş sonunda ele geçen bronz ganimetlerin eritilmesiyle yapılan bu eserdeki sütun üzerine Plataia'da Perslere karşı savaşan 31 Yunan kentinin adı yazılmıştır. Yılanlı sütun denmesinin nedeni eserin en üst kısmında yer alan ve bir Apollon efsanesiyle ilişkili olan birbirine dolanmış üç başlı yılandır. Ancak eserin bu bölümü kopmuştur (Bu yılanların ikisi kayıpken, üçüncüsü İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde sergilenmektedir). Yılanlı sütun MS. 324 yılında Roma İmparatoru I. Konstantinos tarafından İstanbul'a getirilmiştir. Burmalı Sütun olarak da bilinen sütun günümüzde Sultanahmet meydanı üzerinde yer almaktadır.


Mykale Savaşı (MÖ. Ağustos 479)


Plataia Savaşı ile aynı günde yapılan bir diğer savaş ise Mykale Savaşı'ydı. MÖ. 480 tarihli Salamis deniz savaşındaki yenilgiden sonra Pers donanması Samos (Sisam) Adası'na çekilmiş, orada Mardonios'tan gelecek haberleri bekliyordu. Plataia'daki savaşla aynı gün Sparta kralı Leothykides önderliğindeki Yunan donanması Samos'a hareket etti. Bunu haber alan Pers donanması ise Ege Denizi'nin doğusundaki Mykale'ye doğru yelken açmıştı. Bunun üzerine Yunan donanması Ephesos'un güneyindeki Mykale Burnu'nda karaya çıktı. Artık savaş kaçınılmazdı.

Bu savaşta iki taraf da üstün gayret gösterdiler, fakat savaşı Plataia'dan gelen zafer haberiyle daha da cesaretlenen Yunanlar kazandı. Persler çok az kişi kalıncaya kadar mücadeleyi sürdürseler de Yunan saldırısı karşısında fazla dayanamadılar. Bu esnada Pers tarafındaki Samoslular ve Miletoslular da Yunanların tarafına geçti. Pers komutanlarının bazıları son ana kadar çarpışıp yaşamlarını yitirirken kaçanlar ise o sırada Sardes'te bulunan I. Kserkses'e sığındılar. Yunanlar ele geçirdikleri Pers gemilerini de yağmaladılar. Kserkses savaşın sonucunu öğrendiğinde büyük şaşkınlık yaşadı ve bölgeyi savunacak birlikleri orada bıraktıktan sonra Sardes'ten ayrılarak doğuya imparatorluk başkentlerinden Susa'ya (veya Ekbatana) gitti.


Sonuç


Plataia ve Mykale savaşları ile Pers orduları kesin olarak yenilgiye uğratılmış ve sonuç olarak Perslerin Yunanistan'ı ele geçirme ümitleri sona ermiştir. Mykale Savaşı neticesinde Batı Anadolu Perslerden temizlenmiştir. Buradaki kentler İonia Ayaklanması'nda yaptıkları gibi tekrar isyan ederek Pers egemenliğinden kurtuldular. Yunanlar artık savunan değil, saldıran taraf haline geldiler. Plataia ve Mykale savaşları, Perslerin kıta Yunanistan üzerinde tehlike oluşturma durumlarını sona erdirdiği halde, çatışmalar aralıklı bir şekilde bir 30 yıl daha sürdü. Doğu Akdeniz ticaretinin hakimiyeti için mücadeleler sürmüş olsa da nihayetinde MÖ. 449 yılında yapılan Kallias Barışı ile Yunan-Pers savaşları son bulmuş oldu.


KAYNAKLAR

Eskiçağ Kaynakları

Herodotos, (2016). Tarih, (çev. Müntekin Ökmen), İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları.

Modern Kaynaklar

Cavendish, M. (2011). Ancient Greece: An Illustrated History.

Kaya, M. (2022). Ege ve Eski Yunan Tarihi II: Klasik ve Hellenistik Çağlar, İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları.

Tekin, O. (2008). Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İstanbul: İletişim Yayınları.

İnternet Siteleri

Cartwright, M. (2013, Mayıs 11). Battle of Plataea. World History Encyclopedia.  https://www.worldhistory.org/Plataea/


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski Yunan'da Kent Devleti (Polis) ve Özellikleri

Atina akropolisi, A.Savin (Public Domain) Polis (çoğul poleis) eski Yunan siyasal ve sosyal yaşamının en karakteristik örgütleniş biçimidir ve esasen eski Yunan'a özgü bir kavramdır. Kent devleti ise modern bir yakıştırmadır. Kent devleti Mezopotamya'da Erken Tunç Çağı'ndan bu yana örneklerini gördüğümüz eski bir siyasi oluşumdur. Kısacası kent devleti bir kent ve onun etrafındaki toprakları kapsayan belirli bir alandır ve bu alan bir bütün halinde bir siyasi birimdir. Yunanlar bu düzene "polis" adını vermişlerdir. Politika kelimesi de buradan gelmektedir. Polisin siyasi ve toplumsal yapısı doğu krallıklarındaki kentlerden farklıydı. Doğu kentlerinde iktidar gücünü tanrıdan aldığını iddia eden veya buna inanan ve doğrudan tanrı sayılan krallara aitti. Kral veya Firavun denilen bu yöneticilerin yetkileri sınırsızdı ve hakimiyetleri içerisinde yer alan bütün kentler onların mutlak otoritesine tabiydiler. Yunan polislerindeki yurttaşlık (politai) kavramı ve yeri geld

Kylon'un Tiran Olma Girişimi ve Drakon Yasaları

Atina akropolisi, ressam Leo von Klenze, 1846. MÖ. 8. yüzyılın sonlarına doğru Attika'nın (Atina ve çevresini kapsayan bölge) önde gelenleri baştaki basileus'u (kral) indirip yerine arkhonlar, yani önderler denilen yöneticileri getirdiler. Yönetim biçimi monarşiden oligarşiye geçti. Aristokratlar yönetimde söz sahibi oldukları bu dönemde Atina akropolisinin 300 m kadar batısında yer alan Areopagos  Meclisinde toplanıyorlardı. Bu yeni politik düzende önceleri üç arkhon etkindi : 1-) Din ve devlet işlerinin yürütülmesinden sorumlu arkhon basileus 2-) Orduya komuta eden ve vatandaş olmayanların arasındaki davalara bakan Polemarkhos (savaş arkhonu, başkomutan) 3-) Genel idari işlerden sorumlu Arkhon. Arkhon Eponymos olarak adlandırılırdı, zira görev yaptığı yıla adını veriyordu. Meclise ve konseye başkanlık ediyor, dini olmayan davalara bakıyordu. Bunlara daha sonra thesmothetai (kanun koyucular) denilen 6 arkhon daha dahil edildi ve bunlar yönetim organını oluşturan "dokuz ar

Ostrakismos Nedir?

Üzerlerine isimler kazınmış çanak çömlek (ostrakon) parçaları Ostrakismos (Çanak Çömlek Mahkemesi), MÖ. 5. yüzyıl Atina'sında gerçekleştirilen bir uygulamanın ismidir. Amacı bir oylama neticesinde yeterli çoğunluğa ulaşılmasının ardından tiranlığa heveslenen kişileri sürgün etmek ve bu sayede demokrasinin varlığını sürdürmekti. Sürgün 10 yıl sürüyordu ve bu sürenin sonunda sürgüne yollanan kişi canına, mallarına veya vatandaşlığına bir zarar gelmeden Atina'ya dönebiliyordu. Oylama işlemi 500 kişiden oluşan Bule meclisi ve en yüksek idari yetkili olan 9 arkhonun gözetiminde yapılıyordu. Oy verme gizlilik usulüne dayalıydı, oy verenlerin kimliği gizli kalıyordu. Yurttaşlar tiran olmaya niyeti olduğunu düşündükleri kişilerin isimlerini ostrakon (çoğ. ostraka) denilen çanak çömlek parçaları üzerine kazıyarak yazıyorlardı. Daha sonra phylai denilen görevliler oyları topluyor, kimsenin birden fazla oy kullanmasına izin verilmiyordu. Bir kişinin ostrakismos sonucu sürgün edilebilmesi