Ana içeriğe atla

Thermopylai Savaşı


Leonidas
Leonidas Thermopylai Savaşı'nda, ressam Jacques-Louis David, 1814.

I. Dareios Marathon'daki yenilginin intikamını almaya yemin etmiş ve büyük bir ordu toplamaya başlamıştı. Lakin Pers İmparatorluğu'nun sınırları o kadar genişti ki, ülkenin dört bir yanına yayılmış askeri birlikleri biraraya toplamak çok uzun sürmüş ve savaş başlamadan Dareios ölmüştü. MÖ. 486'da ölen I. Dareios'tan sonra başa geçen oğlu I. Kserkses, Yunanistan'ın istilası düşüncesini sürdürmüş ve yapılacak yeni seferin lideri olmuştur. Yunanlar Mısır'dan Karadeniz'e kadar uzanan devasa Pers İmparatorluğu'nun limanlarında çok sayıda geminin inşa edildiğini haber aldılar. Yunanistan yine büyük bir tehlikeyle yüzleşmek üzereydi ve hatta Delphoi kehanet merkezi Atinalılara ürkütücü bir biçimde dünyanın sonuna kaçmalarını tavsiye ediyordu. 

Kserkses'in Yunanlar'dan önce Mısır'daki bir isyanla ilgilenmesi gerekiyordu; MÖ. 484'te bu isyanın bastırılmasında başarılı oldu. Ardından Yunanistan seferiyle ilgili hazırlıklara yoğunlaştı. MÖ. 480 yılına gelindiğinde ordusunu Avrupa'ya Hellespontos (Çanakkale Boğazı) üzerinden geçirmeye karar verdi ve bu maksatla ordu, gemilerin birbirine bağlanmasından oluşan yapay bir köprüyle karşı kıyıya geçirildi. Herodotos devasa rakamlarla ifade ettiği Pers ordusunun Hellespontos üzerinden geçişinin 7 gün 7 gece sürdüğünü iddia etmektedir. Kserkses ordusununun büyüklüğünü gördüklerinde Yunanların savaşmadan teslim olacaklarını düşünüyordu. Bu düşüncesi kısmen gerçekleşti ve bazı kentler istilacıların yolu üzerinde savunmasız durumda yer aldıklarından savaşmadan teslim oldular. Kserkses'in beklentisinin tam olarak gerçekleşmesi için bilhassa Atina ve Sparta gibi güçlü kentlerin itaat altına alınması gerekiyordu. Ancak bunlar teslim olmak yerine mücadeleyi sürdüreceklerini ilan ettiler. Özellikle Atina Marathon'daki zaferin getirdiği özgüvenle teslim olmayı aklının ucundan bile geçirmiyordu. MÖ. 481'de Korinthos'ta yapılan toplantıda Atina ve Peleponnessos Birliği'nin kentleriyle sınırlı 31 kentin ittifak oluşturmasıyla tarihçilerin Hellen birliği dedikleri oluşum ortaya çıktı. Hepsinin kabul ettiği askeri üstünlüğü nedeniyle, kara ve deniz güçlerinin komutanlığı Sparta'ya verildi.

Pers ordusu sayıca çok fazlaydı, ancak Herodotos'un ifade ettiği gibi 5 milyon değildi. Zira bu sayıda bir orduyu kontrol etmek, ihtiyaçlarını karşılamak o zamanın şartlarını düşünüldüğünde pek mümkün değildir. Modern araştırmalar Pers ordusu için 70.000 - 300.000 arası bir rakam vermektedirler. Buna karşın Sparta kralı Leonidas komutasındaki Yunanların ise 7 bin kişi oldukları bilinmektedir. Persler Yunanistan'ı hem karadan hem de denizden kuşatmak niyetindeydiler. Bu maksatla kara ve denizden ilerleyişlerini sürdürüyorlardı. Yunanlar ise Kuzey Hellas'ta savunma merkezi kurma çabalarının başarısız olmasının ardından kara kuvvetlerini Malia körfezinde yer alan ve Atina'nın 150 km kuzeyindeki Thermopylai (Sıcak Kapılar) geçidine, donanmayı da Kuzey Euboia (Eğriboz Adası) açıklarındaki Artemision'a konuşlandırdılar. 


Thermopylai Savaşı (MÖ. Ağustos 480)


Thermopylai Savaşı, The Dept. of History, US Military Academy (CC BY-SA)

Kserkses sayıca fazla ordusuyla Yunan kuvvetlerinin karşısına çıktığında karşı tarafın korkup geri çekileceğini düşünüyordu fakat Yunanların cesaret gösterip Thermopylai geçidini tutmaları karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. Pers kralı kan dökmeden önce son bir şans verdiğini göstermek için bir haberciyi Yunanlara gönderdi ve silahlarını bırakıp teslim olmalarını istedi. Fakat Spartalı lider Leonidas, Kserkses'in bu isteğine silahları kastederek "molon labe" yani "gel de al" şeklinde yanıt verince savaş başlamış oldu.

Muharebe oldukça çetin geçiyordu, Pers okçularının inanılmaz sayıdaki okları gökyüzünü karartmasına rağmen Spartalı bir hoplit "iyi haber, gölgede savaşacağız (Herodotos VII. 226)" diyordu. Yunanlar muharebe için iyi bir nokta seçmişlerdi zira geçidin darlığı Perslerin sayısal üstünlüklerini kullanmalarına engel oluyordu. Hoplitler düşmana başarıyla mukavemet ediyor; savunmacıların yüksek kararlılığı karşında kayıplar yaşayan Perslerin moralleri bozuluyordu. Fakat bu esnada Kserkses'ten ödül alma isteğinde olan Ephialtes adlı bir Yunan, Perslere Yunan kuvvetlerinin arkasına giden bir yol olduğunu söyleyip "ölümsüzler" adı verilen Pers muhafız alayına bu yolda rehberlik etti. Leonidas savaştıkları sırada arkadan kuşatılmamak için bu bölgeye Phokisli birlikleri konumlandırmıştı. Ancak Phokisliler ölümsüzleri engelleyemeyince Yunan birlikleri iki taraftan da kuşatılmış oldu. Bunun üzerine yenilginin kaçınılmaz hale geldiğini gören Leonidas Spartalılar hariç birliklerinin büyük bir kısmını kentlerine geri gönderdi. Onunla yalnızca kendisini korumakla görevli 300 Spartalı, ek olarak da 700 Thespialı ve 400 Thebaili kalmıştı. Leonidas elinde kalan kuvvetlerle ölene kadar savaşıp, Kserkses'in iki kardeşi de dahil olmak üzere pek çok ölümsüzü öldürdü. Daha sonra Kserkses'in emri üzerine kafası bedeninden ayrıldı ve bir kazığa geçirilerek savaş meydanında sergilendi. Herodotos'a göre savaşta ölen Hellenler anısına dikilen anıttan Spartalılar ile ilgili olanı şöyleydi: 

   "Lakedaimon'a git söyle, yabancı,

    Onun emrini yerine getirmek için burada öldük. (Herodotos VII. 228)"

Leonidas komutasındaki Yunan birlikleri Thermopylai'de Persleri yavaşlatmışlardı ancak ilerleyişe engel olamadılar. Yunanlar yenilince Kserkses Orta Yunanistan'ı ele geçirdi ve Atina'yı yakıp yıktı. Ancak bu esnada Atinalılar kentte değillerdi; teslim olmayı reddedip daha önce alabildikleri değerli eşyalarıyla kentten ayrılıp Salamis'e çekilmişlerdi. Burada ateşe verilen Atina akropolisinden yükselen dumanları izlemek zorunda kaldılar. Kserkses böyle yaparak Yunanların MÖ. 499 - 494 arasında İon Ayaklanması sırasında satraplık merkezi Sardes'i yakmalarının intikamını almış oluyordu. Atina'daki bu tahribattan yaklaşık 150 yıl sonra da Büyük İskender Atina'nın yakılmasının intikamı olarak Pers başkentlerinden Kserkses'in sarayının da bulunduğu Persepolis'i ateşe verecektir. Kserkses'in Atina'yı yakıp yıkması hadisesi, İskender'in Pers seferiyle ilgili Hellenleri etkilemek için yaptığı propagandalardan biri olmuştur.

Artemision'daki gemi savaşında ise Yunan donanması başlarda başarılı olsa da neticede fazla direnemeyerek Korinthos kıstağına doğru çekilmiştir. Kserkses'in Yunanistan'daki varlığı aynı yıl yapılan (MÖ. 480) ve Perslerin yenilgisiyle sonuçlanan Salamis deniz savaşıyla son bulmuştur. Ardından yapılan Plataia ve Mykale savaşları (MÖ. 479) ile Pers orduları kesin olarak yenilgiye uğratılmış ve sonuç olarak Perslerin Yunanistan'ı ele geçirme ümitleri sona ermiştir. Bu savaşların neticesinde Yunanlar savunan değil, saldıran taraf haline gelmişlerdir.


KAYNAKLAR

Antik Kaynaklar

Herodotos, (2016). Tarih, (çev. Müntekin Ökmen), İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları.

Modern Kaynaklar

Martin, T. R. (2014). Eski Yunan Tarihöncesinden Hellenistik Çağ’a, (çev. Ümit H. Yolsal), İstanbul: Say Yayınları.

Pomeroy, S. B. - Burstein S. M., W. Donlan, J. T. Roberts, D. W. Tandy. (2020). Antik Yunan’ın Kısa Tarihi Siyaset, Toplum ve Kültür, (çev. Oğuz Yarlıgaş), İstanbul: Alfa Yayınları.

 İnternet Siteleri

Cartwright, M. (2013, Nisan 16). Battle of Thermopylae. World History Encyclopedia. https://www.worldhistory.org/thermopylae/


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski Yunan'da Kent Devleti (Polis) ve Özellikleri

Atina akropolisi, A.Savin (Public Domain) Polis (çoğul poleis) eski Yunan siyasal ve sosyal yaşamının en karakteristik örgütleniş biçimidir ve esasen eski Yunan'a özgü bir kavramdır. Kent devleti ise modern bir yakıştırmadır. Kent devleti Mezopotamya'da Erken Tunç Çağı'ndan bu yana örneklerini gördüğümüz eski bir siyasi oluşumdur. Kısacası kent devleti bir kent ve onun etrafındaki toprakları kapsayan belirli bir alandır ve bu alan bir bütün halinde bir siyasi birimdir. Yunanlar bu düzene "polis" adını vermişlerdir. Politika kelimesi de buradan gelmektedir. Polisin siyasi ve toplumsal yapısı doğu krallıklarındaki kentlerden farklıydı. Doğu kentlerinde iktidar gücünü tanrıdan aldığını iddia eden veya buna inanan ve doğrudan tanrı sayılan krallara aitti. Kral veya Firavun denilen bu yöneticilerin yetkileri sınırsızdı ve hakimiyetleri içerisinde yer alan bütün kentler onların mutlak otoritesine tabiydiler. Yunan polislerindeki yurttaşlık (politai) kavramı ve yeri geld

Kylon'un Tiran Olma Girişimi ve Drakon Yasaları

Atina akropolisi, ressam Leo von Klenze, 1846. MÖ. 8. yüzyılın sonlarına doğru Attika'nın (Atina ve çevresini kapsayan bölge) önde gelenleri baştaki basileus'u (kral) indirip yerine arkhonlar, yani önderler denilen yöneticileri getirdiler. Yönetim biçimi monarşiden oligarşiye geçti. Aristokratlar yönetimde söz sahibi oldukları bu dönemde Atina akropolisinin 300 m kadar batısında yer alan Areopagos  Meclisinde toplanıyorlardı. Bu yeni politik düzende önceleri üç arkhon etkindi : 1-) Din ve devlet işlerinin yürütülmesinden sorumlu arkhon basileus 2-) Orduya komuta eden ve vatandaş olmayanların arasındaki davalara bakan Polemarkhos (savaş arkhonu, başkomutan) 3-) Genel idari işlerden sorumlu Arkhon. Arkhon Eponymos olarak adlandırılırdı, zira görev yaptığı yıla adını veriyordu. Meclise ve konseye başkanlık ediyor, dini olmayan davalara bakıyordu. Bunlara daha sonra thesmothetai (kanun koyucular) denilen 6 arkhon daha dahil edildi ve bunlar yönetim organını oluşturan "dokuz ar

Ostrakismos Nedir?

Üzerlerine isimler kazınmış çanak çömlek (ostrakon) parçaları Ostrakismos (Çanak Çömlek Mahkemesi), MÖ. 5. yüzyıl Atina'sında gerçekleştirilen bir uygulamanın ismidir. Amacı bir oylama neticesinde yeterli çoğunluğa ulaşılmasının ardından tiranlığa heveslenen kişileri sürgün etmek ve bu sayede demokrasinin varlığını sürdürmekti. Sürgün 10 yıl sürüyordu ve bu sürenin sonunda sürgüne yollanan kişi canına, mallarına veya vatandaşlığına bir zarar gelmeden Atina'ya dönebiliyordu. Oylama işlemi 500 kişiden oluşan Bule meclisi ve en yüksek idari yetkili olan 9 arkhonun gözetiminde yapılıyordu. Oy verme gizlilik usulüne dayalıydı, oy verenlerin kimliği gizli kalıyordu. Yurttaşlar tiran olmaya niyeti olduğunu düşündükleri kişilerin isimlerini ostrakon (çoğ. ostraka) denilen çanak çömlek parçaları üzerine kazıyarak yazıyorlardı. Daha sonra phylai denilen görevliler oyları topluyor, kimsenin birden fazla oy kullanmasına izin verilmiyordu. Bir kişinin ostrakismos sonucu sürgün edilebilmesi