Ana içeriğe atla

İonia İsyanı


Birbirleriyle savaşan bir Yunan hoplit ve Pers askerini gösteren MÖ. 5. yüzyıl tarihli bir kyliks, Atina Ulusal Arkeoloji Müzesi.


İonia isyanı MÖ. 499 - 494 yılları arasında Miletos tiranı Aristogoras'ın öncülüğünde Küçük Asya'daki Yunan kentlerinin Pers hakimiyetine başkaldırması ve neticede Perslerin ayaklanmayı sert bir şekilde bastırmasıyla sonuçlanmış bir hadisedir. Lidya Krallığı'nın MÖ. 546'da Persler tarafından ortadan kaldırılmasından sonra yükselmeye başlayan Yunan-Pers geriliminin önemli bir dışavurumudur. Aynı zamanda meşhur Yunan - Pers Savaşlarının başlangıcı olarak görülür. Bu isyana Atina ve Eretria gibi Yunan kentlerinin destek olması Pers kralı I. Dareios'un Yunanistan'ı ele geçirme konusundaki isteğini daha da kuvvetlendirmiştir.

I. Dareios MÖ. 513/512'deki İskit seferi neticesinde Trakya'yı ele geçirmiş ve bu şekilde Hellespontos (Çanakkale Boğazı) ve Bosporos (İstanbul Boğazı) Pers hakimiyetine girmişti. Perslerin boğazların kontrolünü ele geçirmeleri neticesinde Yunanların Karadeniz'deki ticari kazançları zarar görmeye başlamıştı. Dareios'un istediği de zaten buydu. Ayrıca daha önce Kyros döneminde Lidya Krallığı'nın ele geçirilmesi neticesinde Pers baskısı Batı Anadolu'daki Yunan kentleri tarafından hissedilmeye başlamıştı. Bu baskı Perslerin bölgedeki kentlere dayattıkları kukla tiranlar ve vergilerle etkisini fazlasıyla arttırmıştı.

İonia ayaklanmasının fitilini ateşleyen en önemli kişi Miletos tiranı Aristogoras'tı. Aristogoras Miletos tiranı Histiaios'un yeğeni ve damadıydı. Histiaios I. Dareios'un İskit seferine katılan Yunan komutanlardan birisiydi ve aynı zamanda Pers kralının İstros (Tuna) Nehri üzerine kurdurduğu köprünün yapımı ve korunmasında görev almıştı. Bu görevde gösterdiği sadakat ve özveri sayesinde Dareios tarafından verimli Myrkinos bölgesiyle ödüllendirilmiş, fakat Pers kralı generallerinden Megabazos'un önerisiyle bu hediyesini geri almıştı; bunun yerine onu "masa arkadaşı" ve "danışman" olarak başkenti Susa'ya götürdü. Miletos'ta Histiaios'un yerine ise Aristogoras atandı. Tiranlığının ilk on senesini tamamladıktan sonra Aristogoras Naksos Adası'ndaki siyasi rekabetten faydalanarak adanın hakimiyetini ele geçirmek istedi. Fakat Persler'den destek almasına rağmen bunu başaramadı. Ardından başarısızlığın faturasının kendisine kesileceğini düşünen Aristogoras İonia'daki huzursuzluğu da görerek Perslere karşı isyan etmeye karar verdi. Yanındakilerin büyük çoğunluğunun desteğiyle (Tarihçi ve Coğrafyacı Hekataios hariç) bu düşüncesini eyleme döktü. Önce kendisi tiranlıktan çekildi ve sonra Küçükasya'daki diğer Yunan kentlerinin tiranlarını devirmek için harekete geçti. Değişim çoğunlukla şiddetsiz gerçekleştirildi, tiranların çoğu kan dökülmeden bertaraf edildi. Fakat Mytilene tiranından öylesine nefret ediliyordu ki, tiran taşlanarak öldürüldü. Bu dönemde İonlar birlik ve beraberliklerini göstermek adına ortak standartlarda sikke dahi bastılar.

Aristogoras müttefik arayışına girdi, zira elindeki birliklerle Persleri yenemeyeceğinin farkındaydı. Destek bulmak adına yönünü kıta Yunanistan'a çevirdi ve önce Sparta'nın kapısını çaldı. Üzerinde dünya haritasının çizili olduğu bronzdan bir tabletle Sparta kralı I. Kleomenes'in huzuruna çıktı ve Pers hakimiyetindeki Asia'nın zenginliklerini anlatarak onu ikna etmeye çalıştı. Söyledikleri Perslere karşı başlatılacak bir isyan hareketinin başarıya ulaştırılmasının çok ötesindeydi. Aristogoras Sparta kralından açıkça Pers İmparatorluğu'nu fethetme idealine öncülük etmesini istiyordu. Kleomenes ikinci görüşmede İonia ile kralın sarayı arasındaki üç aylık mesafeyi öğrendikten sonra Aristogoras'a şunları söyleyerek görüşmeyi sonlandırdı :

"Miletoslu konuğum! Sparta'yı gün batmadan terk et, zira söylediklerin Spartalıları memnın edecek şeyler değil. Zira sen bizi deniz kıyısından üç aylık bir mesafede bulunan yere sürüklemek istiyorsun." (Herodotos, V.50)

Sparta önemli bir kara gücüydü ancak savaş politikası gereği uzun süreli denizaşırı seferleri tercih etmiyordu. Çünkü Sparta yurttaşlarının da yer alacağı uzak bir bölgeye yapılacak uzun süreli bir sefer kentte köle statüsündeki Heilotların isyanını tetikleyebilirdi. Olumsuz yanıt almasına rağmen Aristogoras pes etmedi ve ikna çabalarını sürdürdü. Bu sefer de Sparta kralına teklif ettiği rüşvet miktarını arttırdı fakat bu da Kleomenes'in düşüncesini değiştirmedi. İkili arasındaki görüşme Miletoslu konuğun ısrarcı tavrı karşısında yanlarında bulunan Kleomenes'in kızı Gorgo'nun şu sözleriyle neticelendi. 

"Baba, eğer arkanı dönüp gitmezsen bu yabancı nihayetinde seni kandıracak."  (Herodotos, V. 55)

Sparta'da umduğunu bulamayan Aristogoras'ın sonraki durağı Atina oldu. Atina'da Sparta'ya göre daha hoş karşılandı. Zira Miletos bir Atina kolonisiydi ve iki kent arasında ekonomik ve kültürel ilişkilerin önemi yüksekti. Aristogoras Atina'dan beklediğini aldı, fakat Atina'nın yardımı yalnızca 20 gemilik bir filodan ibaret olacaktı. Atina'nın isyana destek vermek için kendince haklı sebepleri vardı. Öncelikle Atina Perslerin Batı Anadolu'daki egemenliğinden siyasi, boğazlara olan hakimiyetinden ise bilhassa ekonomik çıkarlarına zarar verdiği gerekçesiyle rahatsızdı. Ayrıca MÖ. 510'da Atina'dan kovulan tiran Hippias'ın Perslere sığınmış olması ve kentte gücü tekrar ele geçirebilmek adına Pers desteğini araması Atinalıları endişelendiriyordu. Üstelik bu nedenle Sardes satrabı Artaphernes'e gönderdikleri elçi heyeti satrap tarafından tehdit edilip geri gönderilmişti. Şüphesiz bu durum Atinalıların endişelerini daha da arttırmış olmalıdır. Aristogoras'a bir destek de Euboia (Eğriboz) Adası'nda yer alan Eretria kentinden geldi. Eretria'nın desteği de yalnızca 5 gemiyi içeriyordu. Anlaşıldığı üzere Aristogoras'ın Yunanistan'da gördüğü destek çok azdı. Buradan Yunanistan'daki polislerin çoğunun Pers tehlikesini yeterince önemsemediği anlaşılmaktadır.


İonia İsyanı ve Sonucu


Aristogoras MÖ. 498 yılı başında Miletos'a döndü. Ardından destekçileriyle birlikte isyanın en can alıcı eylemlerinden biri olan Pers satraplık başkenti Sardes'e saldırdı. Bu saldırı esnasında kentin büyük bir bölümü yanarak kül oldu, ancak bu yangının kasıtlı mı yoksa kazayla mı çıktığı tam olarak belli değildir. Kesin olan yangın neticesinde kentin büyük bir kısmının yanarak kül olduğudur. Sardes saldırısından haberdar olan Halys'in (Kızılırmak) batısındaki ve belki tüm Kapadokya'daki Pers askerleri Sardes'e gelip orada toplandı. Daha sonra Ephesos'ta karşılaştıkları İonları yendiler. Eretrialıların komutanı dahil pek çok Yunan bu savaşta yaşamını yitirdi. Sağ kalanlar ise kentlerine döndüler. Ülkelerine dönen Atina ve Eretria birlikleri daha sonra devam edecek savaşlara dahil olmadılar.

İonların isyanına Karia ve Kaunosluların yanı sıra Kıbrıs'taki bazı kentlerden de destek geldi. Kıbrıs'tan gelen bu desteğin nedeni aynı dönemde adada başlayan Pers karşıtı bir isyandı. Salamis kentinin kralının kardeşi Onesilaos önderliğinde isyan eden Kıbrıs kentleri (Salamis, Soloi, Kyrion) İonların müttefiği oldular. Bu sırada I. Dareios İonia ve Kıbrıs'taki isyanları bastırmak adına hazırlanması talimatı verdiği ve başına dört general atadığı büyük bir orduyu harekete geçirdi. Bu generallerden birisi Kıbrıs'taki isyanı bastırmakla görevli Artybios iken, diğerleri I. Dareios'un damatları olan Daurises, Hymaias ve Otanes'ti. Perslere bağlı Fenikelilere karşı Salamis açıklarında yapılan savaşı Miletosluların da katkısıyla Kıbrıslılar kazandılar. Ancak ardından yapılan kara savaşında Pers komutanı Artybios'u öldürmelerine rağmen yenildiler. Bunun en büyük nedeni Kyrion kenti tiranın taraf değiştirmesiydi. Savaşta isyanın lideri Onesilaos da dahil olmak üzere çok sayıda Kıbrıslı öldürüldü. Yenilgi kaçınılmaz hale gelince Miletoslular savaşmayı bırakıp ülkelerine döndüler. Neticede isyan eden Kıbrıs kentleri Persler tarafından kuşatılarak ele geçirildi ve adadaki isyan bu şekilde sonlandırıldı (MÖ. 498/7). Kıbrıs'taki isyanın bastırıldığı sırada Batı Anadolu'daki Daurises, Hymaias ve Otanes liderliğindeki büyük bir Pers bir ordusu da MÖ. 497'de İonia'ya saldırdı. Karşılarına çıkan kimse olmayınca İonia'yı rahatça yağmaladılar. Pers ordusu daha sonra İonlara destek veren Karialılar ile savaştı. Marsyas ve Labranda'daki muharebelerde onları yendiler. İkincisinde Karialılara destek için gelen Miletoslular da yenilmişti. Fakat bütün bu yenilgilere rağmen savaşmayı bırakmayan Karialılar, Perslerin Karia yerleşmeleri üzerine yürümeyi planladıkları bir esnada onları Pedasa'da pusuya düşürüp mağlup ettiler. Pers komutanlarından Daurises de dahil birçok Persli çarpışma sırasında öldürüldü. 

MÖ. 496 yılının ikinci yarısına gelindiğinde Pers ordularının komutanlarından birisi Otanes, diğeri aktif komutanlık yapmayan Sardes Satrabı Artaphernes'ti. Bir İonia kenti olan Klazomenai (Urla) ve bir Aiolis kenti olan Kyme (Nemrut Koy) onlar tarafından ele geçirildi. Bu esnada yenilginin artık kaçınılmaz olduğunu anlayan isyanın lideri Aristogoras Miletos'u Pythagoras isimli bir Miletosluya bıraktıktan sonra kaçtığı Trakya'da savaşırken öldürüldü (MÖ. 497/6). Daha sonra eski Miletos tiranı Histiaios İonia'daki isyanı bastırmak vazifesiyle I. Dareios'un yanından ayrıldı, fakat Batı Anadolu'ya geldiğinde isyanın yeni lideri olmak istedi. Ancak çabaları yeterli olmadı ve Harpagos isimli bir Pers komutanının saldırısına uğrayarak yakalandı. Ardından Sardes'e götürüldü ve orada idam edildi (MÖ. 493).

Persler isyan eden İonlara son darbeyi vurmak adına hazırlıklara başladılar. Kendilerine bağımlı olan Fenikeliler, Kıbrıslılar, Kilikyalılar ve Mısırlılar'dan temin edilen 600 gemilik bir donanma oluşturdular. Toplamda 353 gemiye sahip İonlar ise Pers donanmasını Lade Adası açıklarında bekliyorlardı. MÖ. 494 yılının sonbaharında yapılan bu savaşı kazanan Persler oldu. Daha sonra ayaklanmanın fitilini ateşleyen Miletos kuşatılarak ele geçirildi. Ardından kent yağmalandı ve çok sayıda Miletoslu öldürüldü. Geriye kalanlar ise köleleştirildi, kimi Miletoslu satılırken kimileri de Pers başkenti Susa'ya götürüldü. I. Dareios onları Dicle Nehri'nin denize döküldüğü yerdeki Ampe kentine yerleştirdi. Diğer Batı Anadolu kent-devletleri ise vergilerini düzenli ödemek koşuluyla cezalandırılmaktan kurtuldular.

Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes gibi filolozofların ve bir tarihçi ve coğrafyacı olan Hekataios'un yetiştiği Miletos'un başına gelen son eski Yunanları derinden yaraladı. MÖ. 492'de Atina'da "Miletos'un Zaptı" isimli bir tragedyayı sahneleyen şair Phyrnikos, çok üzüntü veren bir hadiseyi hatırlattığı gerekçesiyle 1000 drahme para cezasına çarptırıldı ve tragedyanın sahnelenmesi de yasaklandı.


KAYNAKLAR


Eskiçağ Kaynakları

Herodotos, (2016). Tarih, (çev. Müntekin Ökmen), İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları.

Modern Kaynaklar

Kaya, M. (2022). Ege ve Eski Yunan Tarihi II: Klasik ve Hellenistik Çağlar, İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları.

Pomeroy, S. B. - Burstein S. M., W. Donlan, J. T. Roberts, D. W. Tandy. (2020). Antik Yunan’ın Kısa Tarihi Siyaset, Toplum ve Kültür, (çev. Oğuz Yarlıgaş), İstanbul: Alfa Yayınları.

Tekin, O. (2008). Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İstanbul: İletişim Yayınları.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski Yunan'da Kent Devleti (Polis) ve Özellikleri

Atina akropolisi, A.Savin (Public Domain) Polis (çoğul poleis) eski Yunan siyasal ve sosyal yaşamının en karakteristik örgütleniş biçimidir ve esasen eski Yunan'a özgü bir kavramdır. Kent devleti ise modern bir yakıştırmadır. Kent devleti Mezopotamya'da Erken Tunç Çağı'ndan bu yana örneklerini gördüğümüz eski bir siyasi oluşumdur. Kısacası kent devleti bir kent ve onun etrafındaki toprakları kapsayan belirli bir alandır ve bu alan bir bütün halinde bir siyasi birimdir. Yunanlar bu düzene "polis" adını vermişlerdir. Politika kelimesi de buradan gelmektedir. Polisin siyasi ve toplumsal yapısı doğu krallıklarındaki kentlerden farklıydı. Doğu kentlerinde iktidar gücünü tanrıdan aldığını iddia eden veya buna inanan ve doğrudan tanrı sayılan krallara aitti. Kral veya Firavun denilen bu yöneticilerin yetkileri sınırsızdı ve hakimiyetleri içerisinde yer alan bütün kentler onların mutlak otoritesine tabiydiler. Yunan polislerindeki yurttaşlık (politai) kavramı ve yeri geld

Kylon'un Tiran Olma Girişimi ve Drakon Yasaları

Atina akropolisi, ressam Leo von Klenze, 1846. MÖ. 8. yüzyılın sonlarına doğru Attika'nın (Atina ve çevresini kapsayan bölge) önde gelenleri baştaki basileus'u (kral) indirip yerine arkhonlar, yani önderler denilen yöneticileri getirdiler. Yönetim biçimi monarşiden oligarşiye geçti. Aristokratlar yönetimde söz sahibi oldukları bu dönemde Atina akropolisinin 300 m kadar batısında yer alan Areopagos  Meclisinde toplanıyorlardı. Bu yeni politik düzende önceleri üç arkhon etkindi : 1-) Din ve devlet işlerinin yürütülmesinden sorumlu arkhon basileus 2-) Orduya komuta eden ve vatandaş olmayanların arasındaki davalara bakan Polemarkhos (savaş arkhonu, başkomutan) 3-) Genel idari işlerden sorumlu Arkhon. Arkhon Eponymos olarak adlandırılırdı, zira görev yaptığı yıla adını veriyordu. Meclise ve konseye başkanlık ediyor, dini olmayan davalara bakıyordu. Bunlara daha sonra thesmothetai (kanun koyucular) denilen 6 arkhon daha dahil edildi ve bunlar yönetim organını oluşturan "dokuz ar

Ostrakismos Nedir?

Üzerlerine isimler kazınmış çanak çömlek (ostrakon) parçaları Ostrakismos (Çanak Çömlek Mahkemesi), MÖ. 5. yüzyıl Atina'sında gerçekleştirilen bir uygulamanın ismidir. Amacı bir oylama neticesinde yeterli çoğunluğa ulaşılmasının ardından tiranlığa heveslenen kişileri sürgün etmek ve bu sayede demokrasinin varlığını sürdürmekti. Sürgün 10 yıl sürüyordu ve bu sürenin sonunda sürgüne yollanan kişi canına, mallarına veya vatandaşlığına bir zarar gelmeden Atina'ya dönebiliyordu. Oylama işlemi 500 kişiden oluşan Bule meclisi ve en yüksek idari yetkili olan 9 arkhonun gözetiminde yapılıyordu. Oy verme gizlilik usulüne dayalıydı, oy verenlerin kimliği gizli kalıyordu. Yurttaşlar tiran olmaya niyeti olduğunu düşündükleri kişilerin isimlerini ostrakon (çoğ. ostraka) denilen çanak çömlek parçaları üzerine kazıyarak yazıyorlardı. Daha sonra phylai denilen görevliler oyları topluyor, kimsenin birden fazla oy kullanmasına izin verilmiyordu. Bir kişinin ostrakismos sonucu sürgün edilebilmesi