Ana içeriğe atla

Kral Midas'ın Kulakları


Apollon ve Pan arasındaki yarışma, Hendrick de Clerck, Wikimedia Commons, Kamu Malı.

Günlerden birinde Friglerin efsanevi kralı Midas, tanrı Apollon ve Pan arasındaki bir müzik yarışmasının jürisi olur. Müziğin tanrısı Apollon lirini her çaldığında eşsiz ezgiler duyulur, aynı şekilde flüt çalan ormanların tanrısı Pan da bir o kadar güzel sesler çıkarır.

Fakat Apollon'un müziği daha güzel ve kulağa hoş gelmesine rağmen Midas, daha çok beğendiği Pan'ı birinci seçer. Bu karar Apollon'u çok sinirlendirir ve Midas'a yaptığı haksızlığın cezasız kalmayacağını garanti eder. 

Tanrının bu sözleri hiç umulmadık bir vakitte gerçekleşir. Kral Midas'ın kulaklarının yerinde artık tüylü eşek kulakları vardır. Kral, endişeye kapılır ve bu şekilde halkının karşısına çıkmak istemez. Fakat sonsuza kadar da onlardan gizlenemez. Bir çözüm bulur ve derhal bir berber çağırtarak ondan bu devasa kulakları gizleyecek bir peruk yapmasını ister.

Berber kendisinden istenilen peruğu yapar. Ardından kralın sırrını saklaması şartıyla saraydan ayrılmasına izin verilir. Fakat berber sırrı tutma konusunda büyük çaba harcamaktadır. Aklı söz verdiği gibi sırrı tutmasını, yüreği ise kralın sırrını haykırmasını söyler. Berber başta sırrı açık etmemek için büyük çaba sarfeder. Ancak içinden geleni sürekli baskılaması hayatını olumsuz etkiler. 

Bu yüzden bu sırdan kurtulmak ve rahatlamak için boş bir araziye gidip derin bir çukur kazar ve içine haykırır : "Kral Midas'ın eşek kulakları var, Kral Midas'ın eşek kulakları var."

Böylece berber sırrını doğa ile paylaşmış olur; fakat açığa çıkan sır toprakta gizli kalmaz. Çukurun üzerinde biten otlar rüzgarlar vasıtasıyla Midas'ın sırrını insanlara iletir. Her rüzgar estiğinde otlar şöyle mırıldanır : "Kral Midas'ın eşek kulakları var, Kral Midas'ın eşek kulakları var."

Zamanla doğanın çıkardığı bu sesler yörede yaşayan insanlar tarafından duyulur ve böylelikle kralın sırrı ortaya çıkmış olur. Ancak gerçek bilinmesine rağmen Midas peruğunu takmaya devam eder ve hiç kimse kulaklarının gerçek boyutunu göremez. 


KAYNAKLAR


Baker, E. K. (2015). Antik Yunan ve Roma Hikayeleri, (çev. Onur Aydın), İstanbul: Altın Bilek Yayınları.

Erhat, A. (1996). Mitoloji Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitabevi.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski Yunan'da Kent Devleti (Polis) ve Özellikleri

Atina akropolisi, A.Savin (Public Domain) Polis (çoğul poleis) eski Yunan siyasal ve sosyal yaşamının en karakteristik örgütleniş biçimidir ve esasen eski Yunan'a özgü bir kavramdır. Kent devleti ise modern bir yakıştırmadır. Kent devleti Mezopotamya'da Erken Tunç Çağı'ndan bu yana örneklerini gördüğümüz eski bir siyasi oluşumdur. Kısacası kent devleti bir kent ve onun etrafındaki toprakları kapsayan belirli bir alandır ve bu alan bir bütün halinde bir siyasi birimdir. Yunanlar bu düzene "polis" adını vermişlerdir. Politika kelimesi de buradan gelmektedir. Polisin siyasi ve toplumsal yapısı doğu krallıklarındaki kentlerden farklıydı. Doğu kentlerinde iktidar gücünü tanrıdan aldığını iddia eden veya buna inanan ve doğrudan tanrı sayılan krallara aitti. Kral veya Firavun denilen bu yöneticilerin yetkileri sınırsızdı ve hakimiyetleri içerisinde yer alan bütün kentler onların mutlak otoritesine tabiydiler. Yunan polislerindeki yurttaşlık (politai) kavramı ve yeri geld...

Alman Çeşmesi

Alman Çeşmesi, Sultanahmet Meydanı, Foto : M. Özveren. Alman Çeşmesi, Alman İmparatorluğu Kaiseri II. Wilhelm tarafından 1898 yılında Osmanlı topraklarına yaptığı ikinci ziyaretinde gördüğü ilgi ve sevginin de etkisiyle Sultan II. Abdülhamid ve İstanbul halkına hediye edilmiştir. Almanya'da yapılıp İstanbul'a getirilen çeşme, tarihi bakımdan büyük öneme sahip olan Sultanahmet Meydanı üzerine dikilmiştir. I. Ahmed Türbesi'nin karşısında yer alan çeşmenin mimarı Max Spitta'dır. Neo-Bizans üslubunda yapılan çeşmenin açılış tarihi 27 Ocak 1901'dir. Çeşme yaklaşan dünya savaşı öncesinde Türk-Alman siyasi yakınlaşmasının da bir göstergesidir.

Laokoon ve Oğulları Heykeli

Laokoon ve Oğulları Heykeli, Vatikan Müzeleri, Foto : M. Özveren. Laokoon heykel grubu, tanrı Apollon tarafından gönderilen yılanların Troialı rahip Laokoon ve iki oğluna bir sunakta saldırmasını konu edinmektedir. Troia Savaşı sırasında içi savaşçı dolu tahta atın şehre alınmamasını öğütleyen Laokoon ve oğulları, Troia'nın yok edilmesine karar veren tanrıların isteğine karşı geldikleri için Apollon'un gönderdiği yılanlar tarafından öldürülürler. Heykel bu mitolojik hadiseyi tasvir etmektedir. Eserde baba ve iki oğlunun dramatik hayatta kalma mücadelesi canlandırılmaktadır. Yılanların Laokoon ve oğullarının bedenlerine dolanması, karakterlerin vücutlarındaki kasılmalar ile yüzlerindeki derin acı ve korku dikkat çekmektedir. Merkezde yer alan Laokoon ve solunda acıdan bayılmak üzere olan oğlu, en sağdaki diğer oğlu tarafından çaresizce izlenmektedir. Figürlerin acı içindeki vücutları ve çaresizce kurtulma çabaları etkileyici bir biçimde yansıtılmıştır.  Romalı Gaius Secundus Pli...