Ana içeriğe atla

Vae Victis


İtalyan ressam Sebastiano Ricci'ye (1659 - 1734) ait bu resimde Keltlere fidye veren Romalılar ve buna engel olmak isteyen Camillus (en sağda) görülüyor.

MÖ. 4. yüzyılın başlarında İtalya'nın kuzeyi bir Kelt kabilesi olan Senonlar tarafından istila edilmişti. MÖ. 390 (veya 387) yılında ise Senonlar komutanları Brennus liderliğinde güneye Roma'ya ilerlemişler ve kendilerini durdurmak üzere karşılarına çıkan Roma ordusunu Tiber'in bir kolu olan Allia Nehri kıyısında ağır bir yenilgiye uğratmışlardı. Bunun üzerine Brennus Roma'yı kuşatmış ve Capitolium tepesi hariç bütün kenti ele geçirmişti. 

Romalıların Capitolium'daki savunmaları güçlüydü ve bir türlü aşılamıyordu. Kuşatmanın uzaması iki taraf için de sıkıntılı bir durumdu. Bu yüzden Romalılar, kuşatmayı kaldırmaları için Keltlerin komutanı Brennus'a fidye teklif ettiler. Ağırlığınca altın edinme fikrini cazip bulan Brennus teklifi kabul etti. Romalılar anlaşma gereğince yaklaşık 400 kg altın getirdiler. Keltler bunları tartmak üzere gerekli ekipmanları hazırlamışlardı. Ancak altınlar tartıldığı sırada Brennus kendi kılıcını da ağırlıkların üzerine ekledi. Bu hareket daha fazla altın istediği anlamına geliyordu. Zira bu şekilde Romalıların teraziyi dengelemek için daha fazla altın eklemeleri gerekiyordu. Duruma itiraz ettiklerinde ise Brennus onlara, "Vae Victis" yani "Vah yenilene (veya Yenilenin vay haline)" şeklinde yanıt verdi. Bunun üzerine Roma heyeti daha fazla tepki göstermedi çünkü onlar için fidye vermek zaten onursuzca birşey olduğu için miktarının bir önemi yoktu. 

Fakat daha önce sürgüne gönderilen ve bu zor durum nedeniyle geri çağrılıp hızlıca diktatör seçilen Romalı Camillus ordusuyla Brennus ile girdiği çatışmadan sonra onu ve ordusunu kentten çekilmek zorunda bıraktı. Roma büyük bir tehlikeyi atlatmıştı ancak Romalılar başlarına gelen bu felaketi hiçbir zaman unutmadılar.


KAYNAKLAR

Plutarkhos, (2011). Paralel Yaşamlar: Themistokles ve Camillus, (çev. Meriç Mete), İstanbul: İdea Yayınevi.

Titus Livius, History of Rome.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski Yunan'da Kent Devleti (Polis) ve Özellikleri

Atina akropolisi, A.Savin (Public Domain) Polis (çoğul poleis) eski Yunan siyasal ve sosyal yaşamının en karakteristik örgütleniş biçimidir ve esasen eski Yunan'a özgü bir kavramdır. Kent devleti ise modern bir yakıştırmadır. Kent devleti Mezopotamya'da Erken Tunç Çağı'ndan bu yana örneklerini gördüğümüz eski bir siyasi oluşumdur. Kısacası kent devleti bir kent ve onun etrafındaki toprakları kapsayan belirli bir alandır ve bu alan bir bütün halinde bir siyasi birimdir. Yunanlar bu düzene "polis" adını vermişlerdir. Politika kelimesi de buradan gelmektedir. Polisin siyasi ve toplumsal yapısı doğu krallıklarındaki kentlerden farklıydı. Doğu kentlerinde iktidar gücünü tanrıdan aldığını iddia eden veya buna inanan ve doğrudan tanrı sayılan krallara aitti. Kral veya Firavun denilen bu yöneticilerin yetkileri sınırsızdı ve hakimiyetleri içerisinde yer alan bütün kentler onların mutlak otoritesine tabiydiler. Yunan polislerindeki yurttaşlık (politai) kavramı ve yeri geld...

Alman Çeşmesi

Alman Çeşmesi, Sultanahmet Meydanı, Foto : M. Özveren. Alman Çeşmesi, Alman İmparatorluğu Kaiseri II. Wilhelm tarafından 1898 yılında Osmanlı topraklarına yaptığı ikinci ziyaretinde gördüğü ilgi ve sevginin de etkisiyle Sultan II. Abdülhamid ve İstanbul halkına hediye edilmiştir. Almanya'da yapılıp İstanbul'a getirilen çeşme, tarihi bakımdan büyük öneme sahip olan Sultanahmet Meydanı üzerine dikilmiştir. I. Ahmed Türbesi'nin karşısında yer alan çeşmenin mimarı Max Spitta'dır. Neo-Bizans üslubunda yapılan çeşmenin açılış tarihi 27 Ocak 1901'dir. Çeşme yaklaşan dünya savaşı öncesinde Türk-Alman siyasi yakınlaşmasının da bir göstergesidir.

Yerebatan Sarnıcı

Yerebatan Sarnıcı'ndan bir görünüm, Foto : M. Özveren. İstanbul'un görkemli Roma dönemi yapılarından biri olan ve Sultanahmet'te yer alan Yerebatan Sarnıcı, Doğu Roma imparatoru I. Iustinianus döneminde (MS. 527 - 565) kentin su ihtiyacını karşılamak için inşa edilmiştir. Yapı 140 metre uzunluğa ve 70 metre genişliğe sahiptir. Sarnıcın içerisinde her biri 9 metre yüksekliğinde olan 336 tane sütun bulunmaktadır. Sarnıç, suyun içinden yükselen ve sayısız gibi görülen bu sütunlar nedeniyle halk arasında "Yerebatan Sarayı" olarak adlandırılmıştır. Sarnıcın üzerinde daha önce bir bazilika olduğundan yapı "Bazilika Sarnıcı" olarak da isimlendirilir. Sarnıçta bulunan ve sütun kaidesi olarak kullanılan iki Medusa başı oldukça dikkat çekicidir. Roma dönemi heykel sanatının güzel birer örneği olan bu Medusa başları sarnıç içerisinde ziyaretçilerin en çok dikkatini çeken objelerdendir. Bir görüşe göre sarnıca Medusa başı konulmasının nedeni yapıyı koruma amaçlıdır....