Yunan Kolonizasyonunu gösteren bir harita (Public Domain) |
Kolonizasyonun Sebepleri
Önce kolonizasyon nedir bunu açıklayalım. Bir devletin, medeniyetin veya yerleşimin ticari, tarımsal veya yeraltı kaynakları bakımından elverişli başka bölgeleri ele geçirme girişimine ve bu sürece "kolonizasyon" denir. Koloni esas itibariyle latince "colonia" kelimesinden geliyor olup, kelime "koloni, yerleşim, yaşanılan yer" anlamına, "colonus" ise "çiftçi" anlamına gelmektedir. Yunan kolonileri için esasen "uzaktaki ev" anlamına gelen "apoikia" kelimesi kullanılır, ancak ben bu yazıda zihinlerin daha çok aşina olduğu koloni kelimesini kullanacağım. Bunu da açıkladıktan sonra kolonizasyonun sebeplerine bakalım.
Yunanları kolonizasyona yönlendiren başlıca sebepler arasında; ülkenin dağlık coğrafi yapısı nedeniyle kısıtlı olarak yapılabilen tarımda artan nüfusla birlikte varolan tarımsal arazilerin yeterli gelmemeye başlaması, kıtlık, siyasi çekişmeler, ticari faaliyetlerde bulunma ve maden yataklarına sahip olma isteği gibi birçok neden vardı. Örnek vermek gerekirse, MÖ. 7. yüzyılın ortalarında Kiklad Adaları'ndan biri olan Thera'dan gelen kolonistlerce bugünkü Libya toprakları üzerinde kurulan Kyrene'nin kurulma nedeni kaynaklara göre Thera'da yaşanan kıtlıktı. MÖ. 625 civarında Mısır'ın kuzeyinde Nil deltasında kurulan Naukratis'in esas kurulma amacı ise ticaretti. Bu noktada Yunan kolonizasyonunu tek bir nedene değil, birçok nedene bağlamak mümkündür.
Koloniler Nasıl Kuruldu?
Koloni kurma kararı tek bir kişi veya grup tarafından alınabileceği gibi genellikle ana kentteki (metropolis) halkın isteğiyle gerçekleşiyordu. Koloni kurmak özenli ve planlı bir çalışmayı gerektiyordu. Önce "oikistes" yani "kurucu" seçiliyor, ardından oikistes Delphoi'daki Apollon kehanet merkezine danışıyor ve koloni için onay istiyordu. Onay aldıktan sonra beraberindekilerle birlikte koloni kuralacak yere doğru yola çıkıyordu. Kolonicilerin liderliğini yapmak, yeni kentin güvenliğini sağlamak, tanrılar için tapınaklar kurmak ve kuruculara kleroi, yani arazilerini dağıtmak oikistesin göreviydi. Bu denli mühim işlerden sorumlu olması bulunduğu konumu da şüphesiz önemli kılıyordu.
Kolonilerin bilhassa deniz veya ırmak kenarında olmasına dikkat ediliyordu. Kolonistler gittikleri bölgedeki yerel halk tarafından iyi karşılandığında bir sorun yoktu ancak tepki gördüklerinde mümkünse yerlileri bölgeden uzaklaştırarak veya onları köleleştirerek koloni kuruyorlardı. Koloninin kurulması oikistesin liderlikte başarılı olduğuna işaretti ve onun ölümü kolonizasyon sürecinin tamamlandığını ifade etmekteydi. Kurucu ölümünden sonra yeni polisin kahramanı olarak anılır ve tapınım görürdü.
Koloni (apoikia) yerleşimi ile ana kent (metropolis) arasında ekonomik ve dinsel bağlar vardı. Bunun dışında koloni siyasi olarak bağımsızdı ve özgürdü. Bir de yukarıda bahsi geçen Naukratis gibi ticaret merkezleri vardı ki, bunlar normal kolonilere göre daha küçüktü. Emporion olarak adlandırılan bu pazar yerleri yalnızca ticari çıkar amaçlı kurulmuşlardı; siyasi bağımsızlıkları yoktu.
Kolonizasyonun Aşamaları
Koloni hareketi iki aşamalı olarak gerçekleşmiştir. Birinci aşama MÖ. 8. yüzyılın ortalarında başlayıp İtalya ve Batı Akdeniz yönüne doğru gerçekleşti (MÖ. 750-650). İkinci aşama ise yaklaşık 1 asır sonra başlayıp Kuzey Ege, Marmara ve Karadeniz'e odaklandı (MÖ. 650-550).
Birinci aşamada koloni kurmak için en cazip yer olarak Güney İtalya ve Sicilya ön plana çıkmıştır. Bu bölgede o kadar çok sayıda koloni kurulmuştur ki, burası bölgedeki yoğun Yunan popülasyonunu tanımlamak adına Magna Graecia (Büyük Yunanistan) olarak adlandırılmıştır. Bölgede pek çok koloni kurulmuştur ama kaynaklarda adını en çok duyabileceğiniz örneğin Syrakusai (Sirakuza) Korinthoslular tarafından, Taras (lat. Tarentum) ise Spartalı kolonistlerce kurulmuştur. İtalya dışında MÖ. 7. yüzyılda bugünkü Fransa'nın güneyinde Batı Anadolu'daki Phokaia'dan (Foça) gelenlerce Massalia kolonisi kurulmuştur ki, biz bugün bu şehri Marsilya olarak biliyoruz.
Yine bir Batı Anadolu kenti olan Miletos'un bu dönemde çok aktif olduğunu, Marmara ve Karadeniz'de 90 adet koloni kurduğunu biliyoruz. Bu koloniler arasında yer alan Sinope (bugünkü Sinop) kendisi de bir koloni olmasına karşın kolonizasyon hareketine katılarak Kotyora (Ordu), Kerasos (Giresun) ve Trapezus (Trabzon) gibi koloniler kurmuştur. Byzantion (İstanbul), Khalkedon (Kadıköy), Selymbria (Silivri) ve Herakleia Pontike (Karadeniz Ereğlisi) bir Orta Yunanistan kenti olan Megara'dan gelen kolonistlerce kurulmuştur. Tek bir kent tarafından kurulan koloniler olduğu gibi birden fazla kentin teşebbüsüyle kurulan ortak koloniler de vardı. Mesela Miletos ve Phokaia tarafından kurulan Amisos (Samsun) bunlardan biriydi.
Karadeniz önceleri hırçın yapısı nedeniyle Yunanlarca "Pontos Akseinos" yani "konuksevmez" olarak adlandırılıyordu, fakat koloniler kurulmaya başlayınca "konuksever" yani "Pontos Eukseinos" denilmeye başlanmıştır. Karadeniz'de kurulan kolonilerin başlıca amacı ticaretti. Zira Kırım eskiçağda tıpkı Mısır ve Kuzey Afrika gibi önemli bir tahıl (buğday, arpa gibi) deposuydu ve Karadeniz'den Yunan dünyasına yapılan tahıl ticaretindeki önemi büyüktü.
Kolonizasyonun Sonucu
Sonuç olarak kolonizasyon dönemiyle Akdeniz, Ege ve Karadeniz'de ticaretin yoğunlaştığını söylebiliriz. Bu da elbette bu bölgelerde bir ekonomik canlılık meydana getirmiştir. Akdeniz'de Yunanların dışında Fenikelerin de koloni ve ticari faaliyetlerde bulunduklarını unutmamak gerekir. Yunanların da bu furyaya dahil olmaları bölgedeki ticari aktiviteyi daha da arttırmıştır. Koloni hareketleri sayesinde Hellen kültürü yayılım göstermiş, koloni kurulan bölgelerdeki yerli halklar üzerinde etki gösterdiği gibi kendisi de yabancı kültürlerden etkilenmiştir. Kolonizasyon süreciyle bir anlamda Akdeniz dünyası küçülmüştür. Bu durum, ister istemez oluşan bir Hellenleştirme izlenimi uyandırmaktadır.
Kolonizasyon hareketi toprak kıtlığının yol açtığı sorunlara kısmen çare oldu. Zira kıta Yunanistan'daki her aile göç edemiyor, nüfus arttıkça yeni neslin ekili alan sahibi olma şansı giderek azalıyordu. Bunun neticesinde kentlerdeki varlıklı kesim ile geri kalanlar arasındaki ekonomik ve sosyal fark giderek artıyordu.
KAYNAKLAR
Diakov, V.-S. Kovalev. (2017). İlkçağ Tarihi I: Ortadoğu-Uzakdoğu-Eski Yunan, (çev. Özdemir İnce), İstanbul: Yordam Kitap.
Martin, T. R. (2014). Eski Yunan Tarihöncesinden Hellenistik Çağ’a, (çev. Ümit H. Yolsal), İstanbul: Say Yayınları.
Pomeroy, S. B. - Burstein S. M., W. Donlan, J. T. Roberts, D. W. Tandy. (2020). Antik Yunan’ın Kısa Tarihi Siyaset, Toplum ve Kültür, (çev. Oğuz Yarlıgaş), İstanbul: Alfa Yayınları.
Tekin, O. (2008). Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İstanbul: İletişim Yayınları.
Yorumlar
Yorum Gönder