Ana içeriğe atla

Gracchus Kardeşlerin Reformları


Gracchus kardeşlerin heykelleri, Eugene Guillaume (Public Domain)

MÖ. 2. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde Roma Cumhuriyeti Kartaca Devleti'ni yıkmış (MÖ. 146) ve ondan geriye kalan tüm zenginlikleri de ele geçirmişti. Roma'nın ilerleyişi doğuda da devam ediyordu. Romalılar, Büyük İskender'in haleflerinden Makedonya ve Seleukos krallıkları üzerinde bölgedeki Pergamon ve Rodos gibi küçük krallıkların da yardımıyla üstünlük kurdu. Makedonya MÖ. 215'ten 168'e kadar aralıklarla yapılan üç savaşın neticesinde Roma'ya bir daha karşı koyamayacak hale getirildi. Son darbe ise bir isyan hareketinin bastırılması sonucunda ülke bir Roma eyaleti (Provincia Macedonia) haline getirilerek yapıldı (MÖ. 146). Aynı dönemde Roma doğudaki Seleukoslarla da mücadele etti. MÖ. 191'deki Thermophylai ve MÖ. 190'da Magnesia'da alınan galibiyetlerin neticesinde yapılan MÖ. 188 Apameia antlaşmasıyla Seleukos Krallığı Anadolu'daki etkisini kaybetti ve bir daha eski gücüne kavuşamadı. Roma MÖ. 146'da Yunanistan'ı da ele geçirdi ve Yunanlar, Makedon baskısından yeni kurtulmuşken bu kez de Roma hakimiyetini tanımak zorunda kaldılar. Tabi tüm bu zaferler Roma'ya ganimet, köle ve toprak olarak geri dönüyordu. Roma Kartaca Savaşları'ndan MÖ. 140'lara kadar giriştiği mücadelelerden oldukça karlı çıkmış ve devletin ekonomisi bu sayede önemli oranda gelişmişti.

Fakat zamanla bu ekonomik gücün kullanımıyla ilgili sorunlar açığa çıktı. Zira ele geçirilen topraklar ve ganimetler Roma toplumu arasında eşit bir biçimde paylaştırılmıyor, zengin tabaka servetine servet katarken halk, bilhassa köylüler, giderek fakirleşiyordu. Roma Akdeniz'de bir süper güç haline gelirken bu üstünlükten en büyük payı Roma'daki aristokrat kesim alıyordu. Roma Cumhuriyeti'ni başlangıçta güçlü yapan adalet, dürüstlük ve şeref gibi kavramlar eski önemlerini yitirmeye başlamış, bunun yerini zengin tabaka arasındaki şöhret, güç ve servet yarışı almıştı. Bunun sonucunda da, açgözlülük ve bencillikleri nedeniyle Roma toplumundaki sosyal ve ekonomik sorunları görmezden geliyorlardı. Bu sebeple toplumun önemli bir kesimini kendilerinden soğuttular.

MÖ. 130'ların sonunda halkın yaşadığı ekonomik sorunların zirveye ulaştığı bir sırada Tiberius Sempronius Gracchus adlı bir soylu kendisinin Roma köylüsünün durumunu düzeltebileceğini iddia ederek ön plana çıktı. İşin ilginç tarafı soyluların neden olduğu bir sorunu yine soylu bir Romalının çözebileceğini iddia etmesiydi. Tiberius'un çabası gerçek anlamda toplumun bel kemiğini oluşturan Roma köylüsünü kalkındırmak olsa da soyluların yanında yer almak yerine onların karşısında olmayı neden seçtiği pek açık değildir. 

MÖ. 133'te Halk Tribunus'u seçilen Tiberius Sempronius Gracchus ünlü toprak reformunu yayınladı. Bu reform fethedilen toprakların dağıtımını ihtiyaçlar doğrultusunda yapmayı amaçlıyor, her yurttaşın sahip olabileceği kamuya ait toprağa sınırlama getiriyordu (en fazla 125 hektar). Buradaki asıl amaç toprak ihtiyacı olan köylüleri ve çiftçilikle uğraşanları toprak sahibi yapmaktı. Tiberius teklifi Senatus'a hiç danışmadan doğrudan Halk Meclisi'ne (Comitia Tributa / Concilium Plebis) götürdü. Ancak yasa teklifi diğer Tribunus Marcus Octavius tarafından veto edildi. Burada Senatus'un etkisinin olduğu çok açıktı. Çünkü Senatörler kendi çıkarlarını herşeyin üzerinde tuttuklarından menfaatlerine ters olan bu tasarıyı kabul etmeleri mümkün değildi. 

Tiberius, M. Octavius'un yoluna sürekli taş koyması nedeniyle Octavius'un görevinin gerektirdiği gibi davranmadığını ileri sürerek (tribunusların görevi halkın menfaatini korumaktı) onun Halk Tribunus'luğu görevinden alınmasını sağladı. Onun yerine gelen tribunus da teklife olumlu bakınca tasarı meclisten geçti. Kanunlaşan reformun yürütülmesi için Tiberius kendisi, kardeşi Gaius ve kayınpederi Appius Cladius Pulcher'den oluşan üçlü bir komisyonla çalışmalarına başladı. Bu reform köylü sınıfında bir rahatlama meydana getirmişti ancak bu ferahlama kalıcı olmadı. Zira köylü her ne kadar toprak edinmiş olsa da bunu işlemek için gerekli sermayeye sahip değildi. Bu dönemde (MÖ. 133) son Pergamon kralı III. Attalos yayınladığı vasiyetnameyle krallığını ve mülkünü "Roma halkı"na bıraktığını ilan etmişti. Vasiyetteki "Roma halkı" ibaresine dayanarak Tiberius, Attalos'un hazinesinin Romalı köylülerin durumlarının iyileştirilmesi için kullanılmasını öngören yeni bir yasa teklifi sundu ve bu teklif de kabul edildi.

Bu son hamle Senatus'dakiler için bardağı taşıran son damla oldu. Tiberius görevi bittikten sonra hesap sorulacağı ileri sürülerek tehdit edildi (Halk Tribunus'ların görev süresi 1 yıldı ve görev sürelerince dokunulmazlıkları vardı). Tiberius'un son teklifi büyük tepki çekmişti, çünkü dış ilişkiler ve toprakların tasarrufu yalnızca Senatus'un elindeydi ve Tiberius bu hamlesiyle Senatus'u tamamen işlevsiz bırakmıştı. Tiberius MÖ. 132 yılınının tribunusluğuna aday olup seçilemediği için hakkında büyük bir karalama kampanyası başlatıldı. Senatörlerce halkı kullanarak kendini ön plana çıkarmak ve tasarılarıyla halk ve Senatus'un arasını açmakla suçlanıyordu. Ancak Tiberius'un gayesi sürekli servetine servet katan ve bu esnada halkın sorunlarını gözardı eden aristokrat tabakanın dikkatini ileride daha büyük sıkıntılara yol açabilecek bir soruna çekmekti. Kendisi de bir soylu olmasına karşın diğerlerinin aksine halkın ve köylünün yanında olmaktan, deyim yerindeyse elini taşın altına koymaktan kaçınmamıştı.

MÖ. 132'de Tiberius Sempronius Gracchus Roma'da dönemin Pontifex Maximus'u (Eski Roma'da devlet dininin başı olan din adamı) ve büyük toprak sahiplerinden Scipio Nasica'nın başını çektiği senatörlerce beraberindeki 300 kişiyle beraber sopalarla dövülerek öldürüldü ve ardından bedeni Tiber Nehri'ne atıldı.

Ağabeyinin öldürülmesinden dokuz yıl sonra kardeşi Gaius Sempronius Gracchus MÖ. 123 ve 122 yıllarının Halk Tribunus'luğuna seçildi. Kendisi aynı zamanda iyi bir hatipti ve bu sayede halkı ateşli konuşmalarla coşturuyordu. Ancak onun yazgısı da Tiberius'unki gibi oldu ve Gaius taraftarıyla birlikte sığındığı Aventinus tepesinde öldürüldü (MÖ. 121). Onun reformları ise; toprak reformunu tekrar gündeme almak, halka ucuz buğday dağıtımı, Pergamon Krallığı'nın maddi kaynakları, yeni koloniler kurulması, mahkeme üyelerinin Senatus yerine atlı sınıfından (Equites) seçilmesi ve İtalyan müttefiklere yurttaşlık verilmesi şeklindeydi. Ancak özellikle son madde büyük tepki çekti zira kimse yurttaşlık haklarını bir yabancıyla paylaşmak istemiyordu ve bu nedenle Gaius yeterli desteği alamadığı için MÖ. 121'in tribunusluğuna seçilemedi. Ardından da Senatus'un hedefi oldu. Gracchus kardeşlerin öldürülmesi Senatus'un gücünü tekrar arttırdı. Ancak bu durum Roma toplumundaki kutuplaşmaları sona erdiremedi ve hatta daha da derinleşmesine yol açtı. Gracchus kardeşler ise her ne kadar başarılı olamasalar da halk yanlısı reformist politikaları nedeniyle Roma tarihinin önemli karakterleri arasında yer aldılar.


KAYNAKLAR

Antik Kaynaklar

Plutarkhos, Gracchus Kardeşler.

Modern Kaynaklar

Baker, S. (2015). Eski Roma, (çev. Ekin Duru), İstanbul: Say Yayınları.

Diakov, V.-S. Kovalev. (2015). İlkçağ Tarihi II: Roma, (çev. Özdemir İnce), İstanbul: Yordam Kitap.

Tekin, O. (2008). Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İstanbul: İletişim Yayınları.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski Yunan'da Kent Devleti (Polis) ve Özellikleri

Atina akropolisi, A.Savin (Public Domain) Polis (çoğul poleis) eski Yunan siyasal ve sosyal yaşamının en karakteristik örgütleniş biçimidir ve esasen eski Yunan'a özgü bir kavramdır. Kent devleti ise modern bir yakıştırmadır. Kent devleti Mezopotamya'da Erken Tunç Çağı'ndan bu yana örneklerini gördüğümüz eski bir siyasi oluşumdur. Kısacası kent devleti bir kent ve onun etrafındaki toprakları kapsayan belirli bir alandır ve bu alan bir bütün halinde bir siyasi birimdir. Yunanlar bu düzene "polis" adını vermişlerdir. Politika kelimesi de buradan gelmektedir. Polisin siyasi ve toplumsal yapısı doğu krallıklarındaki kentlerden farklıydı. Doğu kentlerinde iktidar gücünü tanrıdan aldığını iddia eden veya buna inanan ve doğrudan tanrı sayılan krallara aitti. Kral veya Firavun denilen bu yöneticilerin yetkileri sınırsızdı ve hakimiyetleri içerisinde yer alan bütün kentler onların mutlak otoritesine tabiydiler. Yunan polislerindeki yurttaşlık (politai) kavramı ve yeri geld

Ostrakismos Nedir?

Üzerlerine isimler kazınmış çanak çömlek (ostrakon) parçaları Ostrakismos (Çanak Çömlek Mahkemesi), MÖ. 5. yüzyıl Atina'sında gerçekleştirilen bir uygulamanın ismidir. Amacı bir oylama neticesinde yeterli çoğunluğa ulaşılmasının ardından tiranlığa heveslenen kişileri sürgün etmek ve bu sayede demokrasinin varlığını sürdürmekti. Sürgün 10 yıl sürüyordu ve bu sürenin sonunda sürgüne yollanan kişi canına, mallarına veya vatandaşlığına bir zarar gelmeden Atina'ya dönebiliyordu. Oylama işlemi 500 kişiden oluşan Bule meclisi ve en yüksek idari yetkili olan 9 arkhonun gözetiminde yapılıyordu. Oy verme gizlilik usulüne dayalıydı, oy verenlerin kimliği gizli kalıyordu. Yurttaşlar tiran olmaya niyeti olduğunu düşündükleri kişilerin isimlerini ostrakon (çoğ. ostraka) denilen çanak çömlek parçaları üzerine kazıyarak yazıyorlardı. Daha sonra phylai denilen görevliler oyları topluyor, kimsenin birden fazla oy kullanmasına izin verilmiyordu. Bir kişinin ostrakismos sonucu sürgün edilebilmesi

Kassandra'nın Hikayesi

Kassandra ve Aias'ı gösteren bir Roma freski, Pompeii (Public Domain) Kassandra Troia kralı Priamos ve Hekabe'nin kızıdır. Zengin bir kralın kızı olmasına rağmen Troia'nın malum sonu nedeniyle trajik bir kişiliği vardır. En kötüsü de bilicilik yeteneğine, olacakları önceden görmesine rağmen anlattıklarına kimseyi inandıramamış olmasıdır. Yıkım göz göre göre gelir ve kendisi de bunun bir parçası olur.  Kassandra'nın bilicilik yeteneğiyle ilgili iki hikaye anlatılır. Birincisinde, Kassandra, Helenos ismindeki erkek kardeşiyle birlikte Thymbra Apollon'unun şehir dışında bulunan tapınağında düzenlenen bir şenlikten sonra anne ve babası tarafından tapınakta unutulur ve geceyi orada geçirirler. Priamos ve Hekabe ertesi sabah çocuklarını almak için döndüklerinde gördükleri manzara karşısında korkuya kapılırlar. Zira iki tane yılan çocukları sarmış, gözlerini ve kulaklarını yalamaktadır. Anne ve babayı gören yılanlar ortadan kaybolur, ancak çocuklar duyuları arındığı için i