Ana içeriğe atla

Daidalos ve İkaros'un Hikayesi


İkaros'un Düşüşü, ressam Carlo Saraceni (1579 - 1620)


Kekrops (efsanevi Atina kralı) soyundan gelen kral ailesine mensup bir Atinalı olan Daidalos sanat ve ustalığıyla meşhurdu. Mimarlıktan heykeltraşlığa pek çok alanda ustaişi eserleriyle bilinirdi. Atina'da yeğeni Talos ile çalışıyordu. Ancak Talos zamanla öyle başarılı eserler üretmeye başladı ki, bu durum Daidalos'un onu kıskanmasına neden oldu. Daidalos yeğeninin yetenek ve şöhrette kendisine rakip olacağını düşündüğü ve ona olan kıskançlığını kontrol edemediği için Talos'u kentin Akropolis'inden aşağı attı. Tabi bu eylemi cezasız kalmadı, mahkemeye çıkarılan Daidalos suçlu bulunarak Atina'dan sürgün edildi.

Sürgün edildikten sonra Girit'e kral Minos'un yanına kaçan Daidalos orada kralın baş mimarı ve heykeltraşı oldu. Minos'a içerisinde dolambaçlı ve bir girenin bir daha çıkamayacağı Labyrinthos'u (labirent) da içeren görkemli bir saray inşa etti. Buraya daha sonra Minos'un karısı Pasiphae ve Poseidon tarafından adaya gönderilen bir boğanın birleşmesiyle doğan Minotauros kapatılmıştır. Bu canavar Atinalı Theseus tarafından öldürülmüş ve Theseus, Minos'un kızı Ariadne'nin de yardımıyla labirentten kurtulmuştur. Tabi hem Pasiphae hem de Ariadne'yi eylemlerinde başarıya ulaştıran Daidalos'un yardımlarıydı. Pasiphae'ın aşık olduğu boğayla yaşadığı birliktelikte ona yardımcı olan ve Theseus'u labirentten kurtaracak fikri Ariadne'ye veren Daidalos'tu. Bunlar nihayetinde kral Minos'un kulağına ulaştı ve Minos çok güvendiği Daidalos'un ihaneti karşısında büyük öfkeye kapılarak onu ve oğlu İkaros'u Labyrinthos'a kapattı.


İkaros'un Düşüşü


İkaros, Daidalos'un Minos'un sarayından Naukrate adındaki bir kadın köleyle birlikteliğinden doğan oğluydu. Daidalos suçlu bulununca o da babasıyla hapsedildi. Daidalos'un bitmez tükenmez bir icat yeteneği vardı ve kurtuluş yolu aradığı bir sırada aklına olağanüstü bir fikir geldi. Kendisi ve oğlu için iki çift kanat yaptı ve bunları omuzlarına balmumuyla yapıştırdı. Niyeti hapisten uçarak kaçmaktı ve bu sebeple önce İkaros'a çok önemli uyarılarda bulundu. Buna göre, İkaros uçuş sırasında asla güneşe yaklaşmayacaktı. Zira aksi taktirde güneş onun kanatlarını omzuna bağlayan balmumunu eritir, İkaros da denize düşerdi. Aynı şekilde çok alçaktan uçarsa da deniz suyu kanatlarını ıslatacak ve uçması imkansız hale gelecekti. Lakin İkaros uçmanın verdiği mutluluk ve özgürlük hissiyle babasının verdiği bütün öğütleri unutarak gökyüzünde yükselmeye başladı. Daidalos'un son bağırışları da fayda etmedi ve çok yükseldiği için kanatlarını tutan balmumu kızgın güneşin etkisiyle eridi ve İkaros denize düşerek hayatını kaybetti. Kimilerine göre İkaros yükseklerde uçmanın verdiği kibirle doğaya üstün geldiğini düşünmüş ve güneş tanrısı Helios'u küçük görme hatasına düşmüştü. Bu nedenle tanrı balmumunu eriterek onun ölümüne yol açmıştı. Sonraları İkaros'un düştüğü Samos (Sisam) Adası'nı çevreleyen denize ona ithafen İkaros Denizi adı verildi.

Bu hikayede verilen mesaj esasen aşırıya kaçmamanın ve dengeli bir yaşamın faydalı olduğudur. Yani ne eksik ne de fazla. İkaros'u cesaretle harmanlanmış merak duygusu mu yoksa kibir mi ölüme götürdü bilinmez ancak her ne olursa olsun kendisine yapılan uyarıları dinlemediği açıktır. İkaros'un düşüşünden sonra Daidalos ise üzüntü içerisinde Sicilya'ya gitti ve orada kral Kokalos'un sarayına gizlendi. Minos tehlikesi ortadan kalkınca da Daidalos, koruyucusuna olan şükran borcunu ödemek adına muazzam eserlerini onun için inşa etmeye devam etti.


KAYNAKLAR

Erhat, A. (1996). Mitoloji Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitabevi.

Grimal, P. (2012). Mitoloji Sözlüğü : Yunan ve Roma, (çev. Sevgi Tamgüç), İstanbul: Kabalcı Yayınevi.

Estin, C. - H. Laporte. (2002). Yunan ve Roma Mitolojisi, (çev. Musa Eran), Ankara: Tübitak Popüler Bilim Kitapları.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eski Yunan'da Kent Devleti (Polis) ve Özellikleri

Atina akropolisi, A.Savin (Public Domain) Polis (çoğul poleis) eski Yunan siyasal ve sosyal yaşamının en karakteristik örgütleniş biçimidir ve esasen eski Yunan'a özgü bir kavramdır. Kent devleti ise modern bir yakıştırmadır. Kent devleti Mezopotamya'da Erken Tunç Çağı'ndan bu yana örneklerini gördüğümüz eski bir siyasi oluşumdur. Kısacası kent devleti bir kent ve onun etrafındaki toprakları kapsayan belirli bir alandır ve bu alan bir bütün halinde bir siyasi birimdir. Yunanlar bu düzene "polis" adını vermişlerdir. Politika kelimesi de buradan gelmektedir. Polisin siyasi ve toplumsal yapısı doğu krallıklarındaki kentlerden farklıydı. Doğu kentlerinde iktidar gücünü tanrıdan aldığını iddia eden veya buna inanan ve doğrudan tanrı sayılan krallara aitti. Kral veya Firavun denilen bu yöneticilerin yetkileri sınırsızdı ve hakimiyetleri içerisinde yer alan bütün kentler onların mutlak otoritesine tabiydiler. Yunan polislerindeki yurttaşlık (politai) kavramı ve yeri geld

Kylon'un Tiran Olma Girişimi ve Drakon Yasaları

Atina akropolisi, ressam Leo von Klenze, 1846. MÖ. 8. yüzyılın sonlarına doğru Attika'nın (Atina ve çevresini kapsayan bölge) önde gelenleri baştaki basileus'u (kral) indirip yerine arkhonlar, yani önderler denilen yöneticileri getirdiler. Yönetim biçimi monarşiden oligarşiye geçti. Aristokratlar yönetimde söz sahibi oldukları bu dönemde Atina akropolisinin 300 m kadar batısında yer alan Areopagos  Meclisinde toplanıyorlardı. Bu yeni politik düzende önceleri üç arkhon etkindi : 1-) Din ve devlet işlerinin yürütülmesinden sorumlu arkhon basileus 2-) Orduya komuta eden ve vatandaş olmayanların arasındaki davalara bakan Polemarkhos (savaş arkhonu, başkomutan) 3-) Genel idari işlerden sorumlu Arkhon. Arkhon Eponymos olarak adlandırılırdı, zira görev yaptığı yıla adını veriyordu. Meclise ve konseye başkanlık ediyor, dini olmayan davalara bakıyordu. Bunlara daha sonra thesmothetai (kanun koyucular) denilen 6 arkhon daha dahil edildi ve bunlar yönetim organını oluşturan "dokuz ar

Ostrakismos Nedir?

Üzerlerine isimler kazınmış çanak çömlek (ostrakon) parçaları Ostrakismos (Çanak Çömlek Mahkemesi), MÖ. 5. yüzyıl Atina'sında gerçekleştirilen bir uygulamanın ismidir. Amacı bir oylama neticesinde yeterli çoğunluğa ulaşılmasının ardından tiranlığa heveslenen kişileri sürgün etmek ve bu sayede demokrasinin varlığını sürdürmekti. Sürgün 10 yıl sürüyordu ve bu sürenin sonunda sürgüne yollanan kişi canına, mallarına veya vatandaşlığına bir zarar gelmeden Atina'ya dönebiliyordu. Oylama işlemi 500 kişiden oluşan Bule meclisi ve en yüksek idari yetkili olan 9 arkhonun gözetiminde yapılıyordu. Oy verme gizlilik usulüne dayalıydı, oy verenlerin kimliği gizli kalıyordu. Yurttaşlar tiran olmaya niyeti olduğunu düşündükleri kişilerin isimlerini ostrakon (çoğ. ostraka) denilen çanak çömlek parçaları üzerine kazıyarak yazıyorlardı. Daha sonra phylai denilen görevliler oyları topluyor, kimsenin birden fazla oy kullanmasına izin verilmiyordu. Bir kişinin ostrakismos sonucu sürgün edilebilmesi